Hanefî mezhebi fıkıh âlimi ve İstanbul’un meşhûr kadılarından. İsmi, Ahmed bin Hasen bin Sinân olup, lakabı Kemâlüddîn’dir. Beyâdî diye meşhûrdur. 1044 (m. 1634) senesinde İstanbul’da doğdu. Aslen Bosnalıdır. 1098 (m. 1687) senesinde İstanbul’a yakın bir yerde vefât etti.
Beyâdî ilk olarak babasından ilim öğrendi. Sonra Yahyâ Minkâri ve zamanının büyük âlimlerinin derslerine devam etti. Babası ile birlikte hacca gitti. Babası Mekke-i mükerremede kadı iken, Beyâdî, burada Şemseddîn Bâbilî’nin derslerine devam etti. Şemseddîn Bâbilî ona icâzet verdi.
Beyadî’nin bütün ilimlerde asıl hocası, Molla Çelebi diye bilinen Muhammed bin Ali Âmidî’dir. Molla Çelebi, çok büyük bir âlim idi.
Beyâdî ilim tahsilini tamamladıktan sonra çeşitli yerlerde ders vermeye başladı. Talebeler ondan çok faydalandı. Asrındaki büyük âlimler, Beyâdî’yi çok medh ettiler. Uzun müddet Osmanlı Devleti’nin muhtelif yerlerinde kadılık yapan Beyâdî, adâletten hiç ayrılmadı. İnsanların ayıplaması ve kınaması, onun, hak ve doğru neyse, o çizgide yürümesine mâni olamadı. Fıkıh ilminde ve hüküm vermekte çok mahir idi. İlmi ve fazileti her tarafta duyuldu, ilmi ile âmil bir zât idi.
Beyâdî, 1077 (m. 1666) senesinde Haleb’e kadı olarak ta’yin oldu. Haleb halkı ona çok kıymet verdi. Buradan Bursa kadılığına ta’yin edildi. 1083 (m. 1672) senesinde Mekke-i mükerreme kadısı oldu. Burada muhtelif ilimlere dâir dersler verdi. İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe hazretlerinin yazmış olduğu risalelere kendisinin yazdığı “İşârât-ül-merâm min ibârât-il-Îmân” isimli şerhi, talebelere okuttu. Şerh, çok çeşitli mevzûları ihtivâ etmektedir. Gayet güzel yazılmıştır. 1086 (m. 1675) senesinin sonlarına doğru, İstanbul’a kadı olarak alındı. Sonra Rumeli kadıaskerliğine getirildi.
Beyâdî’nin yazmış olduğu eserlerden ba’zıları şunlardır: 1- Sevânih-ül-ulûm: Altı ilme dâir mevzûları ihtivâ eder. İsminin Sevânih-ul-mutârahat olması da muhtemeldir. Yazması, İstanbul’da Süleymâniye Kütüphânesi’ndedir. 2- El-Fıkh-ül-ebsât, 3-İşârât-ül-merâm.
İşârât-ül-merâm adlı eserin mukaddimesinden bir bölüm:
Dînî esaslarını, Kur’ân-ı azîmüşşânın muhkem âyet-i kerîmeleri ile beyân eden Allahü teâlâya hamd eder, Resûlullaha (s.a.v.) ve insanları O’nun Sünnet-i seniyyesine da’vet eden Âline, Eshâbına (r.anhüm) ve kıyâmete kadar onlara ihsân ile tâbi olan âlimlere salât ve selâm ederim. Dînin esaslarının tedvinini (düzenlenmesini) ilk önce İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe yaptı.
İmâm-ı a’zam, dînin esaslarına dâir ilk eseri yazdığı gibi, dînin esaslarını kat’î delîllerle de sağlamlaştırmıştır. Ebû Mansûr Abdülkâhir bin Tâhir Temîmî “Et-Tebsîret-ül-Bağdâdiyye” isimli eserinde şöyle demektedir: “Fıkıh âlimlerinden ve Ehl-i sünnet vel-cemâatin mütekellimînin (kelâm âlimlerinin) ilki Ebû Hanîfe’dir. Akâid mevzûunda Ehl-i sünneti müdâfaa ve desteklemek üzere “El-Fıkh-ül-ekber” ve “Er-Risâle” ismindeki eserlerini yazdı. Haricîler, Eshâb-ı Kirâma düşman olan ve dil uzatanlar, Kaderiler ve dinsizler ile münâzaralarda bulundu. O zaman bu sapık fırkaların mensûpları, Basra’da bulunuyordu. Bu sebeble yirmi küsur defa Basra’ya gitti. Onların sapık fikirlerini en açık ve kat’î delîllerle çürüttü. Kelâm ilminde parmakla gösterilir hâle geldi.”
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-1, sh. 192
2) El-A’lâm cild-1, sh. 112
3) Hulâsat-ül-eser cild-1, sh. 181
4) İşârât-ül-merâm mukaddimesi.