KARAÇELEBİ-ZÂDE ABDÜLAZÎZ EFENDİ

Osmanlı âlimlerinden. Otuzüçüncü Osmanlı şeyhülislâmıdır. İsmi Abdülazîz’dir. Sultan Üçüncü Mehmed Hân zamanı âlimlerinden, Rumeli kadıaskeri Karaçelebi-zâde Hüsâmeddîn Efendi’nin oğludur. Karaçelebi-zâde Abdülazîz Efendi diye meşhûr olmuştur. 1000 (m. 1591) senesinde İstanbul’da doğdu. 1068 (m. 1658) senesinde Bursa’da vefât etti. Şeyh Mehmed Deveci Mezarlığı’na defnedildi.

Küçük yaşta iken babası vefât eden Karaçelebi-zâde Abdülazîz Efendi, ağabeyi Mehmed Efendi’den ilk tahsilini yaptı. Şeyhülislâm Sun’ullah Efendi’den ilim öğrendi. Mülâzemet süresini doldurduktan sonra müderrisliği seçip, ilk olarak 1020 (m. 1611) senesinde İstanbul’da Hayreddîn Paşa Medresesi’ne müderris olarak ta’yin edildi. 1026 (m. 1617)’da Kalenderhâne, 1029 (m. 1619)’da Sahn-ı semân medreselerinden birine, 1030 (m. 1620)’da Hankâh Medresesi’ne, 1031 (m. 1621)’de Eyyûb Medresesi’ne, 1033 (m. 1623)’de Süleymâniye medreselerinden birine ta’yin edildi. Daha sonra müderrislik vazîfesinden ayrılıp, Yenişehir kadılığına ta’yin edildi. 1034 (m. 1624) senesine kadar bu vazîfede kaldı. 1036 (m. 1626) senesinde Mekke-i mükerreme kadılığına gönderildi. 1037 (m. 1627)’de tekrar İstanbul’a dönüp, 1040 (m. 1630) senesinde Edirne kadılığına ta’yin edildi. 1043 (m. 1633)’de İstanbul kadılığına terfi ettirilen Karaçelebi-zâde bir sene de bu vazîfede kaldı. Sonra Kıbrıs’a gönderildi. 1045 (m. 1635) senesinde İstanbul’a döndü. Uzun müddet kendisine vazîfe verilmediğinden, Samatya’daki konağında kaldı. Mesleği ile ilgili ilmi çalışmalar yapıp, Siyer-i Kazrûnî’yi Türkçeye çevirdi. 1058 (m. 1648)’de Sultan Dördüncü Mehmed tarafından Rumeli kadıaskerliğine ta’yin edildi. Bu vazîfede bir sene kaldı. 1061 (m. 1651) senesinde şeyhülislâm oldu. Şeyhülislâmlık yaptığı müddet içinde fıkha dâir eserlerini tamamladı. Beş ay müddetle şeyhülislâmlık vazîfesini yerine getirdi. Karaçelebi-zâde’nin yerine Ebû Saîd Efendi şeyhülislâm oldu. Karaçelebi-zâde Sakız adasına gönderildi. Orada Ravdat-ül-ebrâr’a güzel bir zeyl yazdı. İki sene sonra 1062 (m. 1652) senesinde, kendi isteğiyle Bursa’ya nakledildi. Bursa’da uzun müddet ikâmet edip, eser yazmakla meşgûl iken vefât etti.

Karaçelebi-zâde Abdülazîz Efendi, aklî ve naklî ilimlerde yüksek derece sahibi idi. Zamanındaki âlimlerin en üstünlerinden idi. Fıkıh ilminde özel ihtisası vardı. Târihe karşı da büyük alâkası olan Karaçelebi-zâde, bu konuda birçok kıymetli eserler yazdı. Aynı zamanda şâir ve edip olan Karaçelebi-zâde, şiirlerinde Azîzî mahlasını kullanırdı. Sert bir mizaca sahip olan Karaçelebi-zâde’nin ba’zı hareketleri, onun maceralı bir hayat sürmesine sebep olmuştu.

Şiirlerinde süslü kelimeler kullanırdı. Arab edebiyatına vâkıftı, İslâmî ilimlere karşı vukûfiyeti derin idi. Cömerd ve kerem sahibi olan Karaçelebi-zâde, Bursa’da kaldığı müddet içinde, birçok çeşme yaptırmıştır. Bilhassa Müftü Suyu diye bilinen meşhûr suyu, Uludağ’ın eteğinden getirtmiştir. Sed başında da bir câmi inşâ etmiştir.

Eserleri:

1- Ravdat-ül-ebrâr Dillere destan olan bu kıymetli eseri Hazreti Âdem’den (a.s.) 1056 (m. 1646) târihine kadar olan hâdiseleri anlatır. Dört bölümden meydana gelir. Sultan İbrâhim’e ithaf ettiği bu eserinde, şu bölümler vardır: a) Peygamberler târihi, b) Sevgili Peygamberimizin hayatı ve güzel ahlâkı, c) İslâm hükümdârları târihi, d) Osmanlı sultanları târihi. Sakız adasında ve Bursa’da bulunduğu sırada da Sultan Dördüncü Mehmed’in tahta geçişinden, 1058 (m. 1648) senesine, ya’nî kendi zamanının son günlerine kadar geçen olayları anlatan, Ravdat-ül-ebrâr zeylini açık bir dille hâtıra şeklinde yazmıştır. Târihî bir kaynaktır. 2- Mir’ât-üs-Safâ fî ahvâl-il-enbiyâ: Hazreti Âdem aleyhisselâmdan sevgili Peygamberimize (s.a.v.) kadar yazmış olduğu ayrı bir peygamberler târihidir. 3- Süleymân-nâme Kanunî Sultan Süleymân devrini anlatır. Bu eser Şeyhülislâm Hoca Sa’deddîn Efendi’nin Tâc’üt-tevârih’ine bir zeyldir. Süslü ve edebî bir dille yazılmıştır. 4- Hilyet-ül-Enbiyâ, 5- Zafernâme: Dördüncü Murâd Hân’ın Revân ve Bağdat seferlerini anlatır. Bu esere; “Târih-i feth-i Revân ve Bağdad” adı da verilmiştir. 6- Ahlâk-ı Muhsinî tercümesi: Ahlâk ilmine dâirdir. 7- Hall-ül-iştibâh an Ukdet-ül-Eşbâh: Fıkıh ilmine dâir Eşbâh şerhidir. 8- Kitâb-ül-elgâz fî fıkh-il-Hânefiyye: Fıkha dâirdir. 9-Kâfi: Fıkıh kitabıdır. 10- Gülşen-i Niyaz: Manzûm bir eserdir. 11-Ferâyih-un-Nebeviyye fî siret-il-Mustafaviyye: Kazrûnî’nin Siyer-i Nebevî’sinin tercümesidir. 12- Dîvân-ı Eş’âr, 13- Risâle-i kalemiyye, 14-Nefehât-ül-üns: Fıkıh ilmine dâir “Ravzat-ül-Kuds” adlı esere yazdığı şerhidir.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Devhat-ül-meşâyıh sh. 57

2) Hulâsat-ül-eser cild-2, sh. 421

3) Mu’cem-ül-müellifîn cild-5, sh. 245

4) Nâima Târihi cild-1, sh. 577

5) Sicilli Osmânî cild-3, sh. 339

6) Osmanlı Tarih ve Müverrihleri sh. 29