İBN-İ ÜSTÂZ ŞİBLÎ

Evliyânın büyüklerinden. İsmi, Ahmed bin Ebî Bekr bin Abdullah bin Ebî Bekr bin Alevî bin Abdullah bin Alevî bin Üstâz-ül-a’zam Muhammed Şiblî’dir. Yemen’in Terîm şehrinde doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 1004 (m. 1595) senesi Receb-i şerîf ayında Terim’de vefât etti. Babasının ve dedesinin medfûn bulunduğu Zenbil kabristanına defnedildi.

İbn-i Şiblî, küçük yaşta Kur’ân-ı kerîmi ezberledi, ilimle meşgûl oldu. Zamanının büyük âlimlerinden olan İmâm Ahmed bin Alevî, Şeyh Şihâbüddîn Abdurrahmân bin Muhammed ve büyük hadîs âlimi Muhammed bin Ali Hıred ve onun kardeşi Kâdı Ahmed Şerîf ve başkalarından okudu. Hac ibâdetini eda için Hicaz’a geldi. Oradaki âlimlerle görüşüp ilmini arttırdı.

Baba ve dedeleri de âlim, sâlih ve velî kimselerdi. Onların terbiyesinde yetişip kemâle geldi. Hocaları kendisini çok medhettiler. Dînî mes’elelere dâir çok suâl sorardı, ibâdetlerinde çok titiz davranırdı. Hayırlı işlere koşardı. Çok ibâdet eder, çok Kur’ân-ı kerîm okur ve ma’nâsını tefekkür ederdi. Hadîs-i şerîfleri iyi bilirdi. Çok talebe yetiştirdi. Oğlu Ebû Bekr ve Şeyh Abdullah bin Sehl ve başkaları kendisinden çok istifâde ettiler. Fıkıh ve usûl ilminde üstün bir derecede idi. Fakat o, gönül ve hâl ilmi olan tasavvufu seçti. Allahü teâlâdan çok korkar ve çok gözyaşı dökerdi. Dünyânın gelip geçici şeylerine gönül bağlamazdı. Aza kanâat ederdi. İbn-i Şiblî, İsm-i a’zamı bilirdi. Çok kerâmetleri görüldü.

Seyyid Ömer bin Ahmed Makar, Terîm şehri kenarında bir su kuyusu kazıyordu, içinde büyük bir kaya çıktı. Kırmak için çok uğraştı. Fakat kıramadı ve çok da yoruldu. İbn-i Şiblî, bu şahsın bu işi Allahü teâlânın rızâsı ve müslümanlara faydalı olmak için yaptığını anlayınca oraya geldi. Küçük bir taşa birşeyler yazdı. Taşı da kuyunun içine attı. Kuyudaki o kaya parçalandı ve su fışkırdı.

İbn-i Şiblî hac yolculuğunda iken bineği çok susadı. Suyun yeri çok uzakta idi. Su kırbasını bir yere astı. Kendisi de küçük bir tepe arkasında ibâdete başladı. Daha sonra kırbanın yanına gittiğinde, onun su ile dolu olduğunu gördü.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Hulâsat-ül-eser cild-1, sh. 158

2) Câmi’u kerâmât-il-evliyâ cild-1, sh. 331