Evliyânın büyüklerinden. İsmi, Ebû Bekr bin Makbûl bin Abdülgaffâr’dır. Yemen’in Lihye şehrinde doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 1042 (m. 1632) senesinde Lihye’de vefât etti. Dedesi Şeyh Ahmed bin Ömer Zeylaî’nin türbesinin yanına defnedildi.
İbn-i Makbûl Zeylaî, keskin görüş ve fazilet sahibi idi. Zâhirî ve bâtınî ilimlerde çok yüksek derecelere kavuştu. Doğum yeri olan Lihye’de yetişti. Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Babasından ilim öğrendi. Çok kerâmetleri görüldü.
Şöyle anlatılır: Yemen’de çıkan karışıklıkları bastırmakla görevli Kansu Paşa, Mekke’ye gelmişti. İbn-i Makbûl de o sırada Mekke-i mükerremede bulunuyordu. Birisi İbn-i Makbûl’e iftira ederek, Kansu Paşa’ya şikâyet etti. Lihye ve havâlisinde İbn-i Makbûl’ün sözü geçerdi. Kansu Paşa’nın emri ile, İbn-i Makbûl zorla huzûra getirildi, İbn-i Makbûl’ün yanında bir talebesi de bulunuyordu. Kansu Paşa’nın yanına girdiklerinde, Kansu Paşa onları karşıladı. Onları yerlerine oturttu. Onlar oturunca Kansu Paşa sustu. Konuşmaya ve hareket etmeye gücü yetmedi. Başı eğik vaziyette durdu. Paşa’nın askerleri de aynı şekilde bekliyorlardı. Nihâyet akşam namazı vakti girince İbn-i Makbûl Zeylaî, Paşa’ya; “Ey Kansu! Kalk, akşam namazını kılalım” dedi. Kansu Paşa, sanki uykudan uyanıyormuş gibi kalktı. Yaptıklarına pişman olup özür diledi, İbn-i Makbûl’e dönerek; “Efendim bir ihtiyâcınız var mı? Derhal yerine getirelim” dedi. İbn-i Makbûl Zeylaî; “Hiç bir ihtiyâcım yok” diyerek Paşa’nın yanından kalktı. Kalbi incinmişti. Çok celalli idi. Paşa’nın yanından çıkınca birlikte geldiği talebesine; “Zannediyorum, sen Paşa’dan korktun” deyince talebe; “Evet korktum” dedi. Bunun üzerine İbn-i Makbûl; “Vallahi Paşa’nın yanına girer girmez bana, o ve askeri hakkında tasarruf yetkisi verildi” dedi. Yakında yapacağı bir savaşta Kansu Paşa’nın yenileceğini söyledi. Çok geçmeden Kansu Paşa ve ordusu, bir savaşta darmadağın olup yenildiler.
Yine şöyle anlatılır: İbn-i Makbûl, Mekke-i mükerremede çok hastalanmıştı. Yanına talabelerinden birisi girdi. Hocası İbn-i Makbûl’ün hâlini görünce çok üzüldü. “Artık bu onun ölüm hastalığıdır şeklinde hatırından geçirmişti. Bunun üzerine İbn-i Makbûl talebesine; “Benim için endişe etme. Ben Lihye’de vefât edeceğim” dedi. Bir müddet sonra iyileşen İbn-i Makbûl Lihye’ye geldi. Onun gelişi ile Lihye halkı çok sevindiler, İbn-i Makbûl Lihye halkına; “Ben, buraya yakında vefât etmek için geldim” dedi. O zaman herkes mahzûn oldu, üzüldü. Çünkü onun kerâmet ehli, insanlara doğru yolu gösteren bir zât olduğunu biliyorlardı. Nitekim dediği gibi, bir süre sonra vefât etti.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Câmi’u kerâmât-il-evliyâ cild-1, sh. 266
2) Hulâsat-ül-eser cild-1, sh. 9