İBN-İ İMRÂN

Kelâm, fıkıh ve hadîs âlimi. İsmi, Akîl bin Ömer bin Abdullah bin Ali bin Ömer bin Sâlim olup, künyesi Ebü’l-Mevâhib’dir. İbn-i İmrân diye meşhûr oldu. 1001 (m. 1592) senesinde Yemen’in Zafâr şehrine bağlı Mirbât köyünde doğdu. 1062 (m. 1652) senesinde Zafâr’da vefât etti. Mirbât köyüne defnedildi. Cenâzesi çok kalabalık oldu. Kabri ziyâret mahallidir.

İbn-i İmrân ilk tahsiline Zafâr’da başladı. Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. On yaşında iken, Şihâbüddîn Ahmed bin Muhammed Hâdî’nin derslerini dinledi. İlme ilk başladığı sıralarda çok çalıştı ve ilim öğrenmek için çok yer dolaştı. Mirbât’da bulunduğu sıralarda, büyük dedesi Muhammed bin Ali’nin ve evliyâdan Sahîb Hâsikî’nin kabirlerinin yanında uzun müddet yalnız kalırdı. Ba’zan da bir dağa çekilip ibâdetle meşgûl olurdu. Sonra Hadramût’a gitti. Orada evliyânın büyüklerinden olan zâtların sohbetlerinde bulundu. Terîm’de evliyânın büyüklerinden Tâc-ül-ârifîn Zeynel âbidîn Ayderûsî’den, onun kardeşinden ve kardeşinin oğlu Abdurrahmân Sekkâf Ayderûsî’den ilim öğrendi. Muhammed Hâdî bin Abdurrahmân’dan da ilim alan İbn-i İmrân, bir müddet Muhammed Hâdî’nin yanından ayrılmadı.

İbn-i İmrân fıkıh ilmini Kâdı Ahmed bin Hüseyn’den, tasavvuf yolunu Ebû Bekr Cüneyd ve Sırrî bin Ömer bin Abdullah’dan öğrendi. Seyyid bin Hüseyn, Hasen bin Ebû Bekr ve daha başka büyük zâtların sohbetlerinde bulundu. İbn-i İmrân 1033 (m. 1623) senesinde Mekke-i mükerremeye ve Medîne-i münevvereye gitti. Burada Ömer bin Abdürrahîm’in derslerine devam etti. Hocası, İbn-i İmrân’a ilimdeki yüksekliğini ifâde etmek üzere hırka giydirdi. Sonra memleketine giden İbn-i İmrân bir daha yolculuğa çıkmadı, insanlara fâideli olmaya çalıştı. İbn-i İmrân’dan çok kimse ilim öğrendi. Amcasının oğlu ve velîlerden olan Ömer bin Ali, Ali bin Ömer bin Ali ve başkaları ilim öğrendiler.

Şeyh Şelî onun hakkında şöyle demektedir: “1051 (m. 1641) senesinde Zafâr’da bulunan İbn-i İmrân’ın yanına gittim. Onun yanında; Atâullah İskenderi’nin Tenvir kitabını, îhyâ-ül-ulûm-iddîn’in bir kısmını ve kendisinin yazmış olduğu; Feth-ül-Kerîm-il-Gâfir fî şerh-i hilyet-il-müsâfir adındaki eserini okudum. Sonunda bana icâzet (diploma) verdi. Başkasına, ilimde yetiştiğine dâir hırka giydirmeme de izin verdi.”

İbn-i İmrân, güzel ahlâk sahibi, ilmi ile amel eden bir zât idi. Misâfirlere ikram eder giyeceği olmayanları giydirirdi. Doğruluktan asla ayrılmazdı. Çok kerâmetleri görülmüştür.

İbn-i İmrân birçok eser yazmıştır.

Yazdığı eserlerden ba’zıları şunlardır: 1-El-Akîde: Manzûm bir eser olup, Ahmed bin Muhammed Kaşâşî bu eseri şerh etmiştir. 2-Feth-ül-Kerîm-ül-Gâfir, 3-Müntehab-üz-zehr ves-semer fî garîb-il-hadîs vel-eser, 4-Risâletün fî hizânet-ir-ribât. Ayrıca tasavvufa dâir yazdığı pekçok şiirleri vardır.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-6, sh. 290

2) Hulâsat-ül-eser cild-3, sh. 114

3) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh. 665

4) El-A’lâm cild-4, sh. 242