Evliyânın büyüklerinden. İsmi, Muhammed bin Ahmed bin Muhammed bin Ahmed’dir. Doğum târihi ve yeri belli değildir. 1011 (m. 1602) senesinde vefât etti. Fakîh İbn-i Acîl’in evinin bahçesine defnedildi. Yemen vâlisi Hasen Paşa, kabri üzerine büyük bir kubbe yaptırdı. Muhammed Icl hazretleri vesile edilerek duâ edildiğinde, Allahü teâlânın dilekleri kabûl ettiği çok kere tecrübe edilmiştir.
Muhammed Icl, hadîs ve fıkıh ilmini, Yemen mıntıkasının hadîs âlimi Abdürrahmân Dîbe’den öğrendi. Abdürrahmân Dibe, Muhammed Icl’e, kendisinden dinleyip öğrendiklerini rivâyet etmesi husûsunda umûmî bir icâzet verdi. Tasavvuf yolunu, evliyânın büyüklerinden Ebü’l-Kâsım bin Ali ve daha başka zâtlardan öğrendi.
Muhammed Icl’in çok kerâmetleri görüldü. Fazilet sahibi idi. Hayır yapmakta çok gayretli idi. Vakitlerini ibâdet ve tâatsız geçirmezdi. Vakar sahibi idi. Ehl-i sünnet ve cemâat i’tikâdı husûsunda da çok titiz idi. Asla ta’viz vermezdi.
Şeyh Sâlih Necmüddîn bin Ahmed Feyyûmî el-Mısrî şöyle anlattı: “1007 (m. 1598) senesinin Ramazan bayramında, beni uyku bastığı bir sırada rü’yâda Resûlullah efendimizi (s.a.v.) kabr-i şerîflerinde açıkça gördüm. A’zâlarından nûr saçılıyordu. Mübârek göğüslerinden çıkan nûrlar ise, iri yuvarlak halkalar hâlinde çıkıyordu. Muhammed Icl hazretleri o sırada mescidde zikr ile meşgûl idi. Resûlullah efendimizden (s.a.v.) gelen nûrlar, devamlı onun göğsüne giriyordu. Yine bu arada evliyâdan bir topluluğu da görüyordum. Onlarda Resûlullah efendimizden (s.a.v.) gelen bu nûrlara kavuşuyorlardı. Fakat onlara gelen nûrlar küçüktü. Muhammed Icl’e gelen nûrlar gibi değildi. Bu nûr, Allahü teâlânın Muhammed Icl’e bir lütfudur. Allahü teâlâ dilediği kullarına ihsân eder.”
Yine şöyle anlatır: “Muhammed Icl, bir zaman hasta olup, hastalığı iki sene devam etmişti. Gündüzleri uzak yerlere gider, geceleyin gelir, dedesi Fakîh Ahmed bin Muhammed’in türbesine giderdi. Bir gece dedesi Fakîh Ahmed bin Muhammed, Muhammed Icl’e göründü. Ona parmağını verdi. Muhammıd Icl dedesinin parmağını emdi. Hastalığından hiçbir eser kalmadı. Dedesi ona, insanları doğru yola çağırması için şehre dönmesini emretti.”
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Hulâsat-ül-eser, cild-3, sh. 350