Şafiî mezhebi âlimlerinden ve Halvetî yoluna mensûb evliyâdan. İsmi, Ahmed bin Ali el-Harirî el-Usâlî’dir. Babası, Harîr denilen beldeden ayrılıp, Şam’ın civar köylerinden Usâl’e gelmişti. Ahmed Harîrî, geldikleri akşam bu köyde dünyâya geldi. Sonra Şam’a geldiler. Küçük yaşta, Şam’da bulunan tasavvuf ehlinden, ilim ve ma’rifet tahsîl etti. Sonra Haleb şehrine gitti. Orada da, Ârif-i billâh Ahmed-i Dergerânî’den ilim öğrendi. Sonra Ayıntâb’a (Antep’e) geldi. Burada Halvetî şeyhi, Şah Veliyyüddîn Halvetî ile buluştu ve Halvetilik yoluna girdi. Daha sonra Dımeşk’a (Şam’a) döndü ve oraya yerleşti. Uzun müddet Şam’da kaldı. Şam vâlileri, kadıları ve meşhûr âlimleri, onun sohbetine koşarlar, duâsını isterler ve onun sohbetiyle bereketlenirlerdi. Şam halkından ve başka yerlerden sayılamayacak kadar çok kimse, Harîrî’den Halvetiyye yolunu ta’lim ettiler. Onun evliyâlık alâmetleri apaçık meydanda idi. Her hâlinde, Allahü teâlânın râzı olduğu işlerle meşgûldü. Onun yanında bulunanlar, büyük bir rahatlık ve gönül huzûru duyarlar, her an Allahü teâlâyı hatırlamak şerefine kavuşurlardı. O, tam bir vekâr sahibiydi.
Şam’da güvenilir zâtlardan birisi şöyle anlatır: “Ahmed Usâlî (Harîrî) hayatta iken, Mısır’a gitmiştim. Orada, fen ve edebiyat ilimlerinde mütehassıs olan âlimlerden birisi ile karşılaştım. Ona; “Bu zamanın evliyâsı arasında kutubluk makamına ulaşan kimdir?” diye sordum. O da, Usâlî’nin ismini, şeklini, köyünü, insanların kendisine hürmetini ve şöhretini anlatan beytler okudu. Böylece, onu, zamanının büyük evliyâsından olduğunu daha iyi anladım. Şam vâlisi Küçük Ahmed Paşa, Mescid-i Kadem yakınlarında, onun için bir imâret bina ettirmişti. Bu seyahatim 1045 (m. 1635) senelerinde idi.” O zâtın bu haberi nakletmesi ise, 1046 (m. 1636) senesinde oldu. Haberin naklinden sonra Ahmed Harirî’nin şöhreti ve bu haberi, daha çok yayıldı. Bu kişi ondan ilim tahsil eden kimselerden birisi idi. Harîrî, 1048 (m. 1638) senesi Zilhicce ayının onsekizinde Cum’a gecesi vefât etti. Cum’a’dan sonra cenâze namazı kılındı. Cenâzesinde kalabalık bir cemâat hazır bulunmuştu. Kendisine yaptırılan imâretin avlusuna defnedildi.
Ahmed Harîrî, Şam’da Halvetiyye yolunun büyüğü olup, âbid, zühd ve vera’ sahibi idi. Şam’da otururdu. Evliyâlıktaki derecesi pek yüksekti. Kutubluk makamında olduğunu, talebeleri ve birçok eser sahipleri haber vermektedir.
(Kutub, evliyâlık makamının en yüksek derecesidir. Ahmed Harîrî, zamanın kutbu idi. Necmeddîn-i Beyti, hocası Kâdı Zekeriyyâ’dan naklederek diyor ki: “Her zaman bir kutub bulunur. Kutub ölünce, Allahü teâlâ onun yerine başka birini ta’yin eder. Bu, pek meşhûr ve herkesce ma’lûm bir iştir. Bunu inkâr eden, kutubların feyz ve bereketinden mahrûm kalır. Allahü teâlânın, evliyâsı vasıtasıyla kullarına ihsân ettiği ni’metlere kavuşamaz.)
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Hulâsat-ül-eser cild-1, sh. 248, 450
2) Mu’cem-ül-müellifîn cild-2, sh. 5
3) Tam İlmihâl Se’âdet-i Ebediyye sh. 585, 1008
4) Kıyâmet ve Âhıret sh. 195, 196
5) Brockelmann Sup-2, sh. 341
6) Câmi’u kerâmât-il-evliyâ cild-1, sh. 336