HADRAMÎ

Şafiî mezhebi müftîsi. İsmi, Abdurrahmân bin Şihâbüddîn Ahmed bin Abdurrahmân bin Ali bin Ebî Bekr bin Sekkâf Hadramî’dir. 945 (m. 1538) senesinde, Yemen’in Terim şehrinde doğdu. 1014 (m. 1605) senesi Ramazân-ı şerîf ayının ondördünde, Pazartesi günü Terîm’de vefât etti. Zenbil Kabristanı’na defnedildi. Cenâze namazında büyük bir kalabalık bulundu. Cenâze namazını vasıyyeti icâbı büyük velî Abdullah bin Ayderûsî kıldırdı. Zîrâ vasıyyetinde; “Hayatta iken de vefâtımdan sonra da bana en yakın Seyyid Abdullah’dır” buyurmuştu.

Abdurrahmân Hadramî, küçük yaşta Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. İrşâd, Katr, Milha ve başka eserleri iyice öğrendi. Gece-gündüz ilimle meşgûl oldu. Zamanının en meşhûr âlimlerinden olan büyük hadîs âlimi; Muhammed bin Ali, Kâdı Muhammed bin Hasen, Hüseyn bin Abdullah ve başkalarından okudu. Haremeyn’e (Mekke-i mükerreme ve Medîne-i münevvereye) gitti. Orada mücavir olarak kalan âlimlerle görüşüp ilim tahsil etti. Tefsîr, hadîs, fıkıh, Arabî ilimlerde ve tasavvufda üstün bir dereceye yükseldi. Hocaları onu, ilim ve edeb öğretme ve fetvâ vermeye selâhiyetli kılıp, icâzet (diploma) verdiler. Abdürrahmân Hadramî ilim meclisi kurdu. Ders okutmaya ve talebe yetiştirmeye başladı. Çok talebe yetiştirdi. Çok kimseler gelip kendisinden ilim ve edeb öğrendiler. Kendi çocukları, Şibliy-i kebîr Abdullah bin Ömer bin Sâlim ve Muhammed Hatîb yetiştirdiği ve me’zûn ettiği talebelerindendir.

Abdürrahmân Hadramî, Yemen’in Terim şehrinde kadılık yaptı. İsâbetli hükümler (kararlar) verdi. Kâdılık vazîfesi yanında ders okutma ve fetvâ verme işinden de geri kalmadı, ifâdesi çok düzgündü. Fetvâlarıyla, insanların müşkillerini çözüp, onları sıkıntıdan kurtardı. Vakitlerinin kıymetini bilir, zamanını ilim ve ibâdetle geçirirdi. Geceleri devamlı ibâdet eder, Kur’ân-ı kerîm okurdu. Kütüphânesi çok zengin olup, kimsede olmayan miktarda kitabı vardı. Kitaplarını, Terim şehrinde ilimle meşgûl olan talebelere vakfedip istifâdelerine bıraktı. Şiblî, târihinde dedi ki: “Abdürrahmân Hadramî; cömert, ilim sahibi, faziletli, mürüvvet (fâideli olmak, iyilik yapmak arzusu içinde olmak) ve fütüvvet sahibi idi. Kimseye kötülük yapmaz, iyilik yapar ve herkesin utanacak şeylerini örter ve kötülükleri affederdi.” Son zamanlarına doğru kendisini cezbe hâli kapladı. Allahü teâlânın aşkından gözü birşey görmez oldu. Vefâtına kadar bu hâli devam etti.

Âlim, ârif bir zât olan Abdürrahmân Hadramî’nin çok kerâmetleri görüldü. Seyyid Ali bin Hârûn anlatır: “Bir sene hacca gitmiştim. Orada param kalmadı. Sıkıntılı bir duruma düştüm. Elimde bir parça kumaşım vardı. Gidip vaziyetimi Abdürrahmân Hadramî’ye anlattım. Bana duâ etti ve; “Elindeki kumaşı sat. Parasını şu keseye koy. Allahü teâlâ bereketini verir, ileride malın mülkün olur. Sayılı tüccârlardan olur, malını hayırlı yerlere sarfedersin. Yalnız şunu unutma, sana vasıyyetim olsun ki, Allahü teâlâyı unutma, ondan kork. Senden istiyeni boş çevirme” buyurdu. Hakîkaten öyle oldu. Duâsı bereketiyle Allahü teâlâ bana çok mal verdi.”

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Hulâsat-ül-eser cild-2, sh. 359

2) Câmi’u kerâmât-il-evliyâ cild-2, sh. 65