EYYÛB HALVETÎ

Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerinden. İsmi, Eyyûb bin Ahmed bin Eyyûb Halvetî’dir. 994 (m. 1586) senesinde Dımeşk’ta doğdu. 1071 (m. 1660) senesi Safer ayı başlarında, yine Dımeşk’ta vefât etti. Ferâdîs kabristanına defnedildi. Burası, Türbet-ül-Gurabâ diye bilinir.

Eyyûb Halveti’nin nesebi, evliyânın büyüklerinden Ali bin Müsâfir’e (r.a.) ulaşır. Dedesi Kâdı Muhibbüddîn ve Molla Nizâm, Molla Ebû Bekr, Abdülhak Hıcâzî’den çeşitli ilimleri öğrendi. Hadîs ilmini de, büyük hadîs âlimi Ma’mer İbrâhim bin Ahdeb’den tahsil etti. Halvetiyye yoluna girip, Ârif-i billah Ahmed Ali’nin sohbetlerinde yetişti. Tasavvufta icâzet (diploma) aldı. Zamanının büyüğü oldu. Söz ve davranışlarının sünnet-i seniyyeye uygun olması sebebiyle, zamanının bir tanesi idi. Zamanının bütün âlimleri, onun gibisinin görülmediği husûsunda ittifâk ettiler. Din ve fen bilgilerinde, en önde idi. Kendisi de buyurdu ki: “Allahü teâlâ seksen ilmi bize nasîb etti. İnsanlardan ba’zıları bu ilimlerden sâdece bir ve birkaç kısmını bilirler.” Sâlihiyye’de Yavuz Sultan Selim Hân’ın yaptırdığı ve onun ismini taşıyan Sultan Selîm Câmii’nde imamlık yaptı. Sesi ve kırâati çok güzeldi.

Eyyûb Halvetî iki defa hacca gitti. Altı defa da Beyt-ül-makdîse (Mescid-i Aksa’ya) gitti. Osmanlı sultanlarından Sultan İbrâhim Hân onun faziletini işitince, haber gönderip görüşmek ve duâsını almak istedi. Eyyûb Halvetî İstanbul’a geldi ve Sultânı ziyâret etti. Çok izzet ve ikram gördü. Sultâna duâlar edip Dımeşk’a döndü.

Eyyûb Halvetî çok tevâzu sahibi idi. Kimseye zorluk göstermez, güzel muâmelede bulunurdu. Keşf ve kerâmetleri görüldü. Fakîh ve edîb olan İbrâhim bin Abdürrahmân, onu medheden çok güzel bir kaside yazdı ve Eyyûb Halveti’den başka hiç kimse için böyle kaside yazmadığını bildirdi. İbrâhim bin Abdürrahmân dedi ki: “Birgün Emevî Câmii’nin Anberâniyyîn kapısında Eyyûb Halvetî ile karşılaştım. Yazdığım kasidenin ilk beytlerini bana okumaya başlayıverdi. Çok şaşırdım. Sanki benden önce aynı beytleri, o söylemişti. Bana; “Bu kasideyi bu vezinde (ölçüde) sen mi söyledin?” diye sordu. Ben de; “Evet efendim” dedim. Sonra da; “Geçen gece kasidenin bu beytini söylemiştin. Git tamamla” buyurdu.

Eyyûb Halvetî bir gece rü’yâsında, Resûlullah (s.a.v.) ve beraberinde de Aşere-i mübeşşeresini (Daha dünyâda iken Cennetle müjdelenen Eshâb-ı Kirâmdan on mübârek zât) gördü. Resûlullah (s.a.v.) amcasının oğlu Ali bin Ebî Tâlib’e (r.a.) buyurdu ki: “Eyyûb’e söyle, yaşadığı zamanda bulunanlara müjdeler olsun.”

Eyyûb Halvetî devamlı olarak Kelime-i tevhîdi söyler idi ve ehemmiyeti üzerinde çok dururdu. Yattığı vakit dahi kalbi “La ilahe illallah” derdi. Buyurdu ki: “Kelime-i tevhîddeki esrârı önceden bilseydim başka hiçbir şeyle meşgûl olmazdım. Kelime-i tevhîdden başka, İhlâs sûresini de çok okurum. Zira İhlâs sûresinde nefs-i emmâreyi kahredici te’sîr vardır.

Eyyûb Halveti’nin çok kerâmetleri görüldü. Bir talebesi anlatır: “Bir gece hocamız, ba’zı talebeleriyle birlikte bir yerde idi. Ne zaman ki vakit ilerledi, hocamız oracıkta biraz uzanıp istirahat etmek istedi. Orada bulunanlardan birisi bu durumu iyi görmedi. Kendisi uyumayıp ibâdetine devam etti. Gece evden dışarı çıkması îcâb etti. Dışarı çıktığında bir kenarda namaz kılan birini gördü. Dikkatlice baktığında, bunun Eyyûb Halvetî olduğunu anladı. Tekrar eve döndü. İçeri girdiğinde Eyyûb Halvetî köşesinde istirahat ediyordu. Merakla tekrar dışarı çıktı. O ibâdet hâlinde namazda idi. İçeri girdi, uyuyordu. Neticede bu hâlinin onun bir kerâmeti olduğunu anladı. Büyükler hakkında kötü düşünmekten tövbe etti.”

Yemenli birisi Eyyûb Halvetî’ye onbeş mısra’lık bir şiir gönderdi ve ba’zı sorular sordu. Bunun üzerine Eyyûb Halvetî kâğıt ve kalem istedi. Bir defa kalemi mürekkeb okkasına batırdı ve onunla Besmele-i şerîfeyi yazdı. Ondan sonra da kalemi mürekkebe batırmadan tam yüzseksen beyt yazdı.

Eyyûb Halveti’nin yazmış olduğu eserlerden ba’zıları şunlardır: 1- Zehîrat-ül-envâr ve Semîrat-ül-efkâr, 2- Akîlet-üt-tefrîd ve Cemîlet-üt-tevhîd, 3- Cevherât-ül-ulûm ve dürrat-ül-fühûm, 4- Et-Tahkîk fî selâmet-is-Sıddîk, 5- Zehîrat-ül-feth.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-3, sh. 30

2) Hulâsat-ül-eser cild-1, sh. 428

3) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh. 229

4) El-A’lâm cild-2, sh. 37

5) Câmi’u kerâmât-il-evliyâ cild-1, sh. 364

6) Brockelmann Gal-2 sh. 341