CÂBİRÎ (Ahmed bin Ravhullah)

Hanefî mezhebi âlimlerinden ve Osmanlı kadılarından. İsmi, Ahmed bin Ravhullah bin Nâsirüddîn bin Gıyâsüddîn bin Sirâcüddîn el-Ensârî el-Câbiri er-Rûmî’dir. Eshâb-ı Kirâmdan Câbir bin Abdullah-ı Ensârî’nin nesebine mensûp olduğu için, “Câbirî” ve “Ensârî” nisbetleriyle tanınırdı, İran’da doğdu. Doğum târihi belli değildir. Yürüyerek İstanbul’a gelip, birçok âlimden ilim tahsil etti. Hocalarının en büyüklerinden biri Muhammed Şah idi. Derslerde ona mu’îdlik (yardımcılık) yapardı. Uzun zaman onun yanında kaldı. Çeşitli ilimlerde çok yükseldi. Ayasofya ve başka medreselerde ders okuttu, müderrislik yaptı. Fen ilimlerinde bir derya idi. Şam, Mısır, Edirne ve İstanbul kadılıklarında bulundu. Sonra Anadolu kadıaskerliğine ta’yin edildi. Çok kitap yazdı. Eserlerinin herbiri, ilim ve faziletinin yüksekliğine şahittir. 1008 (m. 1600) senesinde İstanbul’da vefât etti.

Hasen-i Bûrînî, “Târih”inde diyor ki: “Câbirî, İran’ın Gonca-i Berde’a şehrinde doğdu ve orada büyüdü. Memleketinden ayrılıp, yürüyerek Kusayr adındaki bir beldeye geldi. Orada, Şeyh Ahmed-i Kusayrî’den ilim tahsil etti. Bundan sonra, Saltanat-ı Osmâniyye merkezi olan İstanbul’a geldi. Devlet erkânından Feridun adında bir zâtın hizmetinde bulundu. Onun çocuklarına ilim öğretti ve uzun zaman onun yanından ayrılmadı.”

Yine şöyle anlatılır: “O, birçok medresede ders okuttu, ilk dersini, Muhammed Şâh’ın kendi adına İstanbul’da inşâ ettirdiği meşhûr medresede verdi. İstanbul’da Ayasofya Medresesi ile, Üsküdar’da Sultan Murâd Hân’ın annesinin yaptırdığı Vâlide Sultan Medresesi’nde de ders verdi. Vâlide Sultan Medresesi’nde dersiâmlık yapıp, herkese açık ders okuturdu. Zamanının âlimlerinden ve fâdıllarından birçoğu, onun bu derslerine devam etti.

Vâlide Sultan, ders verirken giymesi için ona üç hil’at (elbise) ve ayrıca derslerinde hazır bulunanlara ziyâfet vermesi için 1000 dinar hediye gönderdi. Ondan başka kimseye, böyle bir ihsânda bulunmamıştı. Kendisi de perde arkasından onun derslerini dinlerdi. Derslerinde benzeri görülmeyen kalabalık meydana gelirdi. Çünkü dersleri herkese açıktı. Başka müderrisler böyle yapmazlardı. Onlar, insanlardan boş olan bir mahalde yalnız başına oturur, arkadaşlarından ve ders okuyan talebelerinden başka kimse yanlarına girmezdi. Hâlbuki Câbiri’nin dersleri, hep kalabalık şekilde devam ederdi. Bu sırada bir “Risale” kaleme aldı ve onu âlimlere arzetti. Hepsi, beğenip medhettiler. Medresedeki vazîfesinden sonra Şam kadılığına ta’yin edildi.

Bûrînî, onun hakkında diyor ki: “Ahmed-i Câbirî, kadılık vazîfesinde herkese kolaylık gösterir, kimsenin hakkını zayi etmezdi.”

Eserleri: 1- Tefsîr-i sûre-i Yûsuf, 2-Hâşiyetün alâ tefsîr-i sûret-il-En’âm lil-Beydâvî, 3- Hâşiyetün alel-Mes’ûd fî âdâb-il-bahs, 4- Havâşî alâ evâil-it-Telvîh, 5- Havâşî alâ galibi Şerh-ıl-Miftâh lis-Seyyid. Bunlardan başka eserleri de vardır.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-1, sh. 224

2) Hülâsat-ül-eser cild-1, sh. 189, 190

3) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh. 151

4) Keşf-üz-zünûn sh. 143, 450

5) El-A’lâm cild-1, sh. 126

6) Tabakât-üs-seniyye cild-1, sh. 351