Osmanlı âlimlerinden. Yirminci Osmanlı şeyhülislâmıdır. İsmi, Muhammed olup, Bostan-zâde Mehmed Efendi diye bilinir. Kanunî Sultan Süleymân devri Anadolu kadıaskerlerinden Tireli Bostan-zâde Mustafa Efendi’nin oğludur. 942 (m. 1535) senesinde doğdu. Doğum yeri kesin olarak belli değildir. 1006 (m. 1598) senesinde İstanbul’da vefât etti. Şehzâdebaşı Câmii bahçesinde, cadde tarafında medfûndur.
İlk tahsilini babasından gördükten sonra, Arab-zâde ve Kâdı-zâde’den ilim tahsil etti. Gül Hoca Çelebi’nin de derslerinde bulundu. Ondan ilim öğrenip istifâde etti. Aklî ve naklî ilimlerde yetişip yüksek derecelere ulaştıktan sonra, 963 (m. 1555) senesinden i’tibâren mülâzim (stajyer) müderris olarak, ba’zı medreselerde vazîfelendirildi. 966 (m. 1558) senesinde Eski İbrâhim Paşa Medresesi müderrisliğine ta’yin edildi. 970 (m. 1562)’de Yeni Ali Paşa Medresesi’ne, 974 (m. 1566)’de Hankah Medresesi’ne, 975 (m. 1567)’de Haseki Medresesi’ne, 976 (m. 1568)’da İsmihân Sultan Medresesi’ne, aynı sene içinde Sahn-ı semân medreselerinden birine, 977 (m. 1569)’de Yavuz Sultan Selîm Medresesi’ne, 978 (m. 1570)’de Süleymâniye Medresesi’ne, 980 (m. 1572) senesinde Edirne Selîmiye Medresesi’ne müderris ta’yin edildi. 981 (m. 1573) senesinde Şam kadılığına, ta’yin olundu. 983 (m. 1575) senesinde Bursa ve aynı yıl içinde Edirne kadılıklarına ta’yin olundu. 984 (m. 1576) senesinde İstanbul kadılığına getirildi. Bu vazîfede bir yıl kaldıktan sonra, 985 (m. 1577) senesinde Anadolu kadıaskerliğine yükseltildi. 988 (m. 1580) senesinde Rumeli kadıaskerliğine nakledildi. Bir yıl sonra bu vazîfeden alındı ve emekli oldu. 991 (m. 1583) senesinde Kâhire kadılığıyla vazîfelendirilip Mısır’a gönderildi. Kâhire kadılığı vazîfesini üç yıl müddetle adâlet ve doğruluk üzere yürüttükten sonra istifâ edip İstanbul’a geldi. 995 (m. 1588) senesinde tekrar Rumeli kadıaskerliğine ta’yin edildi. 997 (m. 1589) senesinde, Şeyhülislâm Abdülkerîm Şeyhî Efendi yerine şeyhülislâmlık makamına ta’yin edildi. Üç yıl bir ay yedi gün bu şerefli vazîfeyi ifâ ettikten sonra, 1000 (m. 1592) senesinde emekli oldu. Bir köşeye çekilip ilim ve ibâdetle meşgûl iken, 1001 (m. 1593) senesinde tekrar Rumeli kadıâskerliğirie getirildi. Şeyhülislâm Zekeriyyâ Efendi’nin vefâtı üzerine, aynı yıl içinde tekrar şeyhülislâmlık makamına ta’yin olundu. Sultan Üçüncü Mehmed Hân’ın sevgi ve iltifâtını kazanan Bostan-zâde Mehmed Efendi, 1006 (m. 1598) senesinde, şeyhülislâmlık vazîfesine devam ederken vefât etti. Toplam yedi yıl on ay müddetle şeyhülislâmlık vazîfesini adâlet ve doğruluk üzere yürüttü, İstanbul Samatya Hacıkadın Mahallesi’nde yaptırmış olduğu bir mescidi vardır.
Bostan-zâde Mehmed Efendi ilim ve irfan sahibi bir zât idi. Aklî ve naklî ilimlerde yüksek derece ve fıkıh ilminde özel ihtisas sahibi idi. Güzel ahlâklı fâzıl bir zât idi. Kâdılığı ve şeyhülislâmlığı sırasında adâletle hükmeder, herkese karşı hüsnü muâmele eder idi. Hoş sohbet ve güler yüzlü idi. Dili peltek olmasına rağmen iyi bir hatîb idi. Arabça, Farsça ve Türkçe şiirleri olan Bostan-zâde Mehmed Efendi’nin, Kânûnî’nin ölümü üzerine yazdığı mersiyesi ünlüdür.
Nakledilir ki: Bostan-zâde Mehmed Efendi Mısır kadısı olduğu sırada, Sultan Üçüncü Murâd Hân bir mektûp yazıp; “Ben seni Mısır kadılığından azl etmedim, dilediğin kimseyi, yerine ta’yin et ve sonra bizi ziyârete gel” dedi. Bu mektûp üzerine, Bostan-zâde Mehmed Efendi Mısır’dan ayrılıp, 994 (m. 1537) senesinde Şam’a geldi. Îsâvî’nin ilim meclisinde bulunduğu sırada şöyle anlattı: “Mısır’da bulunduğum sırada, İmâm-ı Şafiî hazretlerinin kabrini ziyâret etmeyi hiç ihmâl etmedim. Nasıl mühim mes’eleler arzedilmek için sultâna gidilirse, ben de mühim mes’elelerimi arz etmek için İmâm-ı Şafiî’nin kabrine giderdim ve; “Ey İmâm-ı Şafiî! Burası senin memleketindir, burada başıma şöyle şöyle hâdiseler geldi. Bu husûsta senden imdat istiyorum” der, geri dönerdim, İmâm-ı Şafiî hazretlerinin bereketiyle o işim hallolurdu.”
İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin “İhyâ-ül-ulûm” adlı eserini Türkçeye tercüme etti. Fıkıh ilmine dâir, İbrâhim bin Halebî’nin yazdığı “Mülteka el-Ebhur” adlı eseri şerh etti.
Bostan-zâde Mehmed Efendi’nin şiirlerinden bir beyt:
Lükneti var dime sakın bî-vukûf,
Ayrılamaz tatlu dilinden hurûf.
İdersem vech-i yâri mâha teşbih,
İder erbâb-ı irfan ânı tevcih,
Nazar kılsa dehân-ı yâra bülbül,
Didi, gonca için fihi mâfîh.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Devhat-ül-meşâyıh sh. 33
2) Hulâsat-ül-eser cild-4, sh. 223
3) Osmanlı Müellifleri cild-2, sh. 256
4) Şakâyık-ı Nu’mâniyye zeyli (Atâî) sh. 410