ALİ ŞEBRÂMELİSÎ

Şafiî mezhebi fıkıh âlimi. İsmi, Ali bin Ali Şebrâmelisî Kâhirî’dir. Künyesi Ebü’d-Diyâ olup, lakabı Nûreddîn’dir. 997 (m. 1598) senesinde Mısır’ın batısında, Şebrâmelisî nahiyesinde doğdu. 1087 (m. 1676) senesi Şevval ayının onsekizinde, Perşembe gecesi Mısır’da vefât etti. Cenâze namazı büyük bir kalabalık tarafından kılındı. Namazını, Ezher Câmii’nde Şerâfüddîn bin Şeyh-ül-İslâm Zekeriyyâ kıldırdı. Vefâtı, büyük bir üzüntü meydana getirdi.

Ali Şebrâmelisî, küçük yaşta Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Şâtıbiyye, Hulâsa, Behce, Minhâc, Nazm-üt-Tahrîr, Gaye, Cezeriyye, Kifâye, Rahbiyye ve birçok eser mütâlâa etti. Kırâat şekillerini öğrendi. Zamanının büyük âlimlerinden okudu. Şeyh Abdurrahmân Yemenî ve Şeyh Abdurraûf Münâvî’nin Salâhiyye Medresesi’ndeki derslerini dinledi. Fıkıh ve hadîs ilmini;Nûreddîn Ziyâdî, Sâlim Şebşîrî’den öğrendi. Nûreddîn Halebî, Şemsüddîn Şevbezî, Abdurrahmân Hayyârî, Muhyiddîn bin Şeyh-ül-İslâm, Sirâcüddîn Şinvâniyyîn, Süleymân Bâbilî, Şihâbüddîn Ganemî’den ilim öğrendi. Sahîhayn’ı (Buhârî ve Müslim’i) ve Şifâ’yı büyük hadîs âlimi Şihâbüddîn Ahmed Sübkî’den okudu. Sahîh-i Buhârî, Şemail, Mevâhib, Şerhu akâid-i Nesefî, Şerhu Cem’ul cevâmî’, Muğn-ıl-lebîb, Şerh-i İbn-i Nâzım, Şerh-i Cevheret-üt-tevhîd gibi eserlerin tamâmını, Burhânüddîn Lakkânî’den okudu. Echürî’nin derslerinde bulundu. Şerh-ül-Behce ve İbn-i Akîl’in de tamâmını, Abdullah Denûşirî’den okudu. Din ve fen ilimlerinde büyük bir âlim oldu, Câmi’ül-Ezher’de ders okutmaya başladı. Bütün ilimlerde zamanının bir tanesi oldu. Zamanının büyük âlimlerinden; Şerâfüddîn bin Şeyhülislâm, Zeynel âbidîn, Muhammed Behûtî, Veys Hımsî, Mansûr Tûhî, Abdurrahmân Mahallî, Şihâbüddîn Beşbîşî, Seyyid Ahmed Hamevî, Abdülbâkî Zerkânî ve başkaları dersini dinleyip çok istifâde ettiler.

Ali Şebrâmelisî, velî, muhakkik, aklî ve naklî ilimlerde söz sahibi idi. Görüşü isâbetli, anlayışı kuvvetli idi. Eserlerdeki ma’nâların inceliklerini anlamada en önde idi. Ağırbaşlı, yumuşak huylu, insaf sahibi idi. Talebelerine karşı çok şefkatli idi. Heybetli olup, kendisini görenlerde sevgi ve saygı hâsıl ederdi. Bir kimse nûrânî yüzünü görse ondan ayrılmak istemezdi. Lüzumsuz birşey söylemezdi. Meclisinde gıybet yapılmazdı. Bütün vakitlerini talebe okutmak, namaz kılmak, Kur’ân-ı kerîm okumak ve ibâdetle geçirirdi. Yorgunluktan dolayı hiçbir talebesine kızdığı, kötü bir söz söylediği görülmedi. Talebelerinden kendisini üzen olduğunda söylediği sözlerin en fazlası; “Allahü teâlâ seni ıslâh etsin!” cümlesi idi. Çok zâhid idi. Dünyânın malı, mülkü gözünde yoktu. Evinden dışarıya çıktığında, yolda giderken onu görmek için insanlar biraraya toplanır, elini öpmek için yarış ederlerdi. Zamanının âlimleri onun üstünlüğünde ittifâk ettiler. Âlimler bir mes’elede ihtilâf ettiklerinde doğruca ona gelip sorarlar, en güzel cevâbı alırlardı. Nazari ilimlerde asrının bir tanesi olan Seriyyüddîn Derûrî onu çok medhetti.

Büyük Âlim Beşbîşî’ye, Seriyyüddîn Derûrî ile Ali Şebrâmelisî hakkında soruldukta, dedi ki: “Ali Şebrâmelisî daha üstün olup, kendisine hangi ilimden ve ne sorulursa sorulsun hemen cevâb verirdi. Hazır cevâblı olup, anlayışı çok kuvvetliydi. O, ilimde bir dağ gibiydi.” Ders okutmaktan hiç yorulmazdı. Ders yapılamadığında talebesine; “Bugün ne oldu ki ders yapamadık” derdi.

Vefâtına yakın bir zamana kadar ders okuttu. Ömrünün sonlarına doğru, yaşlılık haliyle son derece yorgun ve bitkin bir hâle geldi. Konuşmaya takati olmadığı için, hafif bir sesle ders anlatmaya başlardı. Dersi ilerledikçe kendisine bir kuvvet gelir, son derece zinde bir insan gibi ders anlatmaya devam ederdi. Çok mütâlâa yapardı. Birkaç gün çalışmayı bıraksa hemen hastalanırdı. O, bütün güzel hasletleri kendisinde toplamışdı. Hâller ve kerametler sahibi idi.

Talebelerinden, Ahmed Bina' Dimyâtî dedi ki: "Vefat etmeden önce, bir gece hocamı rü'yâmda gördüm. Bana; "Vefât ettiğimde cenazemi sen yıkarsın" buyurdu. Ben de hemen Dimyat'tan Mısır'a doğru yola çıktım. Mısır'a geldiğimde vefât haberini aldım. Buyurduğu gibi cenâzesini yıkadım, elimle kefenledim. Bu arada mübarek bedeninden bir nûr fışkırıp bütün evi doldurdu. Bakmak mümkün olmuyordu."

Eserlerinden ba'zıları şunlardır 1-Hâşiye alel-mevâhib-i ledünniyye lil-Kastalânî (Dört cild) 2- Hâşiye aleş-Şemâil, 3- Hâşiye alâ nihâyet-ül-muhtâc: (Şafiî fıkhına dâirdir.)

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-7, sh. 153

2) Halâsat-ül-eser cild-3, sh. 174

3) Esmâ-ül-müellifîn cild-3, sh. 220

4) Keşf-üz-zünûn cild-2 sh. 1897

5) El-A’lâm cild-4, sh. 314

6) Câmi’u kerâmât-il-evliyâ cild-2, sh. 198