Mısır’da yetişen Şafiî mezhebi âlimlerinin büyüklerinden. İsmi, Abdülkâdir bin Muhammed bin Ahmed bin Zeyneddîn el-Feyyûmî el-Mısrî’dir. Doğum târihi belli değildir. Birçok âlimden ders okudu. Dînî ilimlerde ve zamanın fen bilgilerinde söz sahibi oldu. Fıkıh, hadîs, tasavvuf, matematik, astronomi, namaz vakitlerinin hesabı ve daha çeşitli ilimlerde büyük âlim olarak yetişti. Uzun seneler, Şemseddîn-ı Remlî’nin yanında kalıp derslerine devam etti. Ondan, fıkıh ilmini öğrendi. Şihâbüddîn Ahmed bin Ahmed bin Abdülhak es-Sinbâtî’den, Şeyh-ül-kurrâ Şeyh-zâde-i Yemenî’den, Ebü’n-Necâ Sâlim-i Senhûri’den, Şemseddîn Muhammed Benûferî’den, Şeyh Sâlih Bülkînî’den ve onun hocası Nûreddîn-i Zeyyâdî’den çeşitli dînî ilimleri tahsil etti. Seyyid Şerîf Tihân’dan da matematik bilgilerini öğrendi. Aklî ve naklî ilimlerin hepsini kendisinde topladı. Hem din ilimlerinde ve hemde fen bilgilerinde âlim idi. Müftîlik ve müderrislik makamına yükseltildi. Birçok talebe kendisinden istifâde etti. İlmi ve fazileti ile meşhûr oldu. Çok kitap yazdı. 1022 (m. 1613) senesinde Mısır’da vefât etti. Sahrâ-yı Mısır’da, kendinin hazırlattığı, Sultan Kayıtbay makamı yanında bulunan Ari f-i billah Muhammed bin Tercümân’ın civarındaki kabrine defnedildi.
Eserleri: 1-Şerh-ül-Minhâc: İmâm-ı Nevevî’nin “Minhâc” kitabına yaptığı büyük bir şerhtir. Bu eserinde, hocası Şemseddîn-i Remlî’nin şerhi ile Hatîb’in ve İbn-i Hacer’in şerhlerini bir araya getirdi. Bu eseri, Şafiî mezhebi fıkhında, sağlam bir müracaat kitabı oldu. Sonra bunu özetleyerek, “Ravd-ül-müzehheb” adı ile muhtasar hâle getirmiştir. 2-Şerh-ul-Behce, 3-Şerh-un-nüzhe: Matematik ilmine dâirdir. 4-Metn-ül-lem’ ve şerhu metn-il-Muknî: Matematik ve cebir ilimlerine dâirdir. 5-Şerh-ur-Ruhbiyye: Ferâiz hakkında yazılan ve “Ruhbiyye” diye meşhûr olan manzûmenin şerhidir. 6-Ferâid-ül-belâga: Beyân ilmine dâir bir manzûmedir. 7-Katr-ül-gays-il-müseccem fî şerh-i Lâmiyyet-il-acem. Ayrıca onun, tasavvuf ve akâid ilimlerine dâir güzel şiirleri de vardır. Hocası Şemseddîn-i Remlî için yazdığı mersiyesi de meşhûrdur.
Abdülkâdir Feyyûmî hazretlerinin evliyâ arasında yüksek bir derecesi vardı. Allahü teâlânın zât ve sıfatlarına âit bilgilerde yüksek ma’rifet sahibi idi. Onun yaptığı duâların kabûl olduğu çok görülmüştü. Abdülkâdir Feyyûmî, birgün İmâm-ı Şafiî hazretlerinin kabr-i şerîflerini ziyârete gitmişti. Oraya Zeynel’âbidîn-i Megâvî de gelmiş, yanında çocuğunu da getirmişti. Zeynel’âbidîn, Abdülkâdir Feyyûmî’yi görünce; “Efendim! Çocuğum hastalandı. Günlerce ızdırab içinde kıvranıyor ve derdinden ayağa kalkıp yürüyemiyor. Gitmediğimiz doktor, kullanmadığımız ilâç kalmadı. Fakat hiçbir netice alamadık. Sizden, oğlumun iyileşmesi için bir duâ istirhâm ediyorum” dedi. Abdülkâdir Feyyûmî de; “Kur’ân-ı kerîmden şifâ beklemeyen şifâ bulamaz. Kur’ân-ı kerîmin her harfinde, bin derde bin türlü deva vardır. Hastaya hem Kur’ân-ı kerîm okumalı, hem de ilâç vermelidir” dedi. Ellerini açarak duâ etmeye başladı. Büyük bir acz içinde boynunu bükerek yaptığı duâ daha bitmemişti ki, babasının kucağında gelen çocuk ayağa kalkıp yürümeğe başladı. Uzun zamandan beri yürüyemeyen çocuk onun duâsı bereketi ile iyi olmuştu.
Ârif-i billah Sâlih-i Bülkînî’ye; “Kutub kime denir?” diye sorduklarında, “Evliyâlığın kutubluk makamına yükselen bir velî görmek isteyen, Abdülkâdir-i Feyyûmî’ye baksın!” diye cevap verdi. Onun kerâmetleri ve yüksek hâlleri, Câmi’ul-Ezher âlimleri arasında pek meşhûr oldu.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-5, sh. 298
2) Hülâsat-ül-eser cild-2, sh. 457, 458
3) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh. 600
4) El-A’lâm cild-4, sh. 44
5) Rehber Ansiklopedisi cild-1, sh. 36