PÎRÎ MEHMED PAŞA

Hanefî mezhebi fıkıh âlimi. Yavuz Sultan Selim Hân ve Kanunî Sultan Süleymân Hân devri sadr-ı a’zamlarındandır. Soyu Cemâleddîn Aksarâyî, Fahreddîn-i Râzî ve Hazreti Ebu Bekr-i Sıddîk’a ulaşır. Babası Muhyiddîn Mehmed Çelebi, Aksaray’dan Amasya’ya göçtüğü için, iki şehirden hangisinde doğduğu ve doğum târihi ihtilaflıdır. 939 (m. 1532) senesinde Edirne’de vefât edip, Silivri’de yaptırdığı câmi civarında defnedildi.

Amasya’da büyüyüp yetişen Mehmed Paşa, zamanının ilim merkezlerinden biri olan bu şehirdeki en mümtaz âlimlerden ilim öğrendi. Babası Muhyiddîn Mehmed Çelebi ve amcası Zenbilli Ali Efendi’nin ilimlerinden istifâde etti. İkinci Bâyezîd Hân sultan olunca, pâdişâhın maiyetinde bulunan ilim ve fazilet sahipleri ile birlikte İstanbul’a geldi. Sofya, Silivri ve Gatala kadılıklarında bulundu. Daha sonra Fâtih Sultan Mehmed Hân’ın İstanbul’daki imâretine mütevelli oldu. Sultan Bâyezîd-i Velî’nin son senelerinde defterdar oldu. Yavuz Sultan Selim Hân’ın Çaldıran seferine Rumeli defterdarı olarak katıldı. Sefer esnasında yapılan istişârede, asker içerisinde bulunan Şah İsmâil taraftarlarının propagandasının te’sîrli olabileceğini, bu sebepten hemen düşman üzerine hücum edilmesinin lüzumlu olduğunu anlattı. Bu fikri Pâdişâh tarafından da kabûl görüp, muvaffakiyet elde edildi. 920 (m. 1514) senesinde üçüncü vezirliğe ta’yin edildi. 922 (m. 1516) senesinde, pâdişâh Yavuz Sultan Selim Hân Mısır seferine çıkarken, onu İstanbul’un muhafazasına me’mûr etti. Pâdişâh, Mısır’dan dönerken Şam’a gelince, Pîri Mehmed Paşa İstanbul’dan da’vet edilerek, Şam’da sadr-ı a’zamlık verildi. Yavuz Sultan Selim Hân’ın son zamanına kadar bu vazîfesine devam etti. İstanbul tersanesinin yeniden kurulmasını ve donanmaya gemiler inşâ edilmesini sağladı. Bu gemilerden istifâde ile, daha sonra Rodos fethedildi. Kanunî Sultan Süleymân Hân’ın ilk yıllarında da bu vazîfesinde kaldı. Belgrad’ıri fethinde ısrar edip, Osmanlı toprakları arasına katılmasına vesile oldu. Son olarak da Rodos’un fethi için dîvândan karar çıkarttırdı. 929 (m. 1522) yılında emekli oldu. Beş sene beş ay devam eden sadâretten sonra, Silivri’deki çiftliğine çekildi. Orada sakin bir hayat sürüp, ibâdet ve tâatle vakit geçirdi. Kanunî Sultan Süleymân’ı Alman seferi dönüşünde karşılamak için gittiği Edirne’de, 939 (m. 1532) yılı sonbaharında vefât etti.

Kendisini dînine ve milletine adamış olan Pîri Mehmed Paşa, ömrü boyunca devamlı devletinin hizmetinde ve Allahü teâlânın dînini yaymak için çalışan pâdişâhın yanında oldu. Adâleti, dürüstlüğü, idâreciliği, ilmi, güzel ahlâkı, kânun ve nizâma vukûfiyeti ile pek faydalı hizmetlerde bulundu. Cömertliği, cesâreti, vekar ve sabrı fevkalâde idi.

Kendisinden sonraki yıllarda sadr-ı a’zam olan Lüfi Paşa tarafından örnek sadr-ı a’zam olarak takdim edilen Pîri Mehmed Paşa, çeşitli vesilelerle eline geçen mal ve parayı hayır işlerine sarfetti. Osmanlı Devleti’nin hâkim olduğu birçok bölgede; câmiden zâvayeye, mektepten medreseye, imâretten kervansaraya kadar pekçok hayır eseri yaptırdı. Bunlardan başlıcaları şunlardır: İstanbul-Zeyrek’te Soğukkuyu Câmii ve İshâk Karamanî Halvetî için dergâh, Mercan’da Terlikçiler Mescidi, Balat’ta Camcı Ali mahallesinde câmi, Molla Gürânî Câmii civarında Körüklü tekkesi adındaki Halvetî zaviyesi, Hasköy-Pîri Paşada câmi, Silivri’de; câmi, imâret, mektep, medrese, Konya’da; mescid, hangâh, imâret, Niğde-Aksaray’da mektep, Belgrat’ta câmi, Bursa-Pınarbaşı’rda mescid, Gülek kalesi civarında zaviye ve kervansaray, Karaman’da mektep yaptırıp, bunların ve daha birçok hayır eserlerinin giderlerini karşılayacak dükkân, hamam, tarla, köy gibi gelir vakıfları ta’yin etti. Bugün bu kymetli eserlerin pekçoğu çeşitli ihmâller yüzünden yıkılmış, ortadan kaybolmuştur.

Belagat ve edebiyatta çok ileri bir seviyede olan Pîrî Mehmed Paşa, “Remzî” mahlasıyla şiirler yazdı.

Hizmetinde bulunduğu pâdişâhlara sık sık nasihatlerde bulunan Pîrî Mehmed Paşa, Mısır seferinden sonra, birgün Yavuz Sultan Selim Hân’ın huzûrundaydı. Pâdişâh; “Pîrî Lalam! Allahü teâlânın emri, Resûl-i ekrem efendimizin (s.a.v.) mu’cizesiyle Mısır’ı fetheyledik. Hâdim-ül-haremeyn (Mekke ve Medine’nin hizmetçisi) olmakla şereflendik. Her gittiğimiz yerde fetihler müyesser oldu. Emrimize muhalefet edebilecek kimse kalmadı. Bu hâlde bu devletin zevâli ihtimâli var mıdır?” diye sordu.

Vezîr Pîrî Paşa şöyle cevap verdi:

“Dedelerinizin koydukları kânun ve kaideler yürürlükte kalıp tatbiki devam ettikçe, bu devletin zevâli (yıkılması) mümkün değildir. Ama evlâdlarınızın hilâfetleri zamanında; akılsız vezîr-i a’zamlar ta’yin edilip, rüşvet kapıları açılır, rütbe ve makamlar ehli olmayanlara verilir, devlet işlerinde kadınların hükmü yürürse, o zaman bu devlette karışıklık ve düzensizlik hüküm sürer.”

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Şakâyık-ı Nu’mâniyye zeyli (Atâî) sh. 103

2) Tezkire-i Kınalı-zâde cild-1, sh. 413

3) Osmanlı Müellifleri cild-2, sh. 111

4) Tezkire-i Sehî Bey, sh. 24

5) Târih-i Peçevî cild-1, sh. 20, 68

6) Tâc-üt-tevârih cild-2, sh. 279

7) Mir’ât-ı kâinat cild-2, sh. 104

8) Sahâif-ül-ahbâr (Müneccimbaşı) cild-3 sh. 455

9) Rehber Ansiklopedisi cild-14, sh. 169

10) Hadikat ül-cevâmi’ cild-1, sh. 137

11) Kitâb-ı müstetâb, Ankara 1974