Anadolu’da yetişen Osmanlı âlimlerinden ve tasavvuf büyüklerinden. Hamîd (şimdiki ismi ile Isparta) vilâyetinin Eğirdir kasabasından olup Pîri Halîfe diye meşhûr olmuş ve memleketi olan Hamîd iline nisbetle Hamîdî denilmiştir. Pîri Halîfe, Hamîdî, diye tanınır. Doğum târihi bilinmemektedir. 962 (m. 1555) senesinde vefât etti. Kabri Isparta’da olup, ziyâret edilmektedir.
İlk zamanlarından i’tibâren ilim öğrenmeye ve tasavvuf yolunda ilerlemeye meraklı olan Pîri Halîfe, Seyyid Emîr Buhârî hazretlerinin sohbetlerine devam ederek olgunlaştı. Tasavvufda yüksek derecelere kavuştu. O büyük zâtın huzûrunda, hem zâhirî hem de bâtını kemâlâtı elde etti.
Tahsilini tamamlayıp hocasından icâzet aldıktan sonra, memleketine dönerek orada talebe yetiştirmeye, ilme hizmet etmeye çalıştı.
Pîri Halîfe Hamîdî, devamlı ibâdet eden, dînimizin emirlerine son derece bağlı olan bir zât idi. Diğer büyük zâtlar gibi o da dünyâya kıymet ve i’tibâr etmez, dünyâya düşkün olanlardan uzak dururdu. Çok riyâzet ve mücâhede yapardı. Nefsin arzularına uymaz, nefsin istemediği, ona zor gelen ibâdetleri çok yapardı. Görünüş i’tibâri ile diğer insanlar gibi, ama hakîkatte o başka bir âlemde idi. Allahü teâlâya yönelmiş vaziyette, her an ölüme hazır durumda idi. İstiğrak (Allahü teâlânın aşkı ile kendinden geçmiş olma) denizinin tam bir dalgıcı idi. Bâtını gibi zâhiri de kemâlât ve güzelliğe sahip olduğundan, onu görenlerin gönüllerinde muhabbet hâsıl olurdu.
Menkıbe ve kerâmetleri pekçok olup, bunlardan bir tanesi şöyle anlatılır: Sevdiklerinden birisi, Pîri Halîfe’ye hediye olarak bir miktar ceviz getirdi. O da bu hediyeyi (cevizi) kibarca reddederek kabûl etmedi. O kimse, getirdiği hediyenin kabûl edilmeye lâyık görülmediğini, Pîri Halîfe’nin hediyesini kabûl etmediğini düşünerek çok üzüldü. Hattâ kederinden, perişan bir hâle geldi. Onun bu hâlini anlayan Pîri Halife, özür dileyerek o kimseye dedi ki: “Sen bu cevizin ağacını hanımına mehir olarak vermemiş miydin?” O da i’tirâf edip; “Hakîkaten ben bu cevizin ağacını hanımıma hîbe eylemiş idim” dedi. Cevizi getiren, başkasının malını ondan izinsiz alıp kullanmanın ve başka birine hediye olarak vermenin caiz olmadığını düşünerek, bu sebeple hediyesinin kabûl edilmediğini anlayıp rahatladı. Pîri Halîfe’nin apaçık kerâmetine şâhid olmakla. Pîri Halife’ye olan muhabbet ve bağlılığı daha da arttı.
Pîri Halîfe Hamîdî (r.a.). 962 (m. 1555) senesinde, memleketi olan Hamîd ilinde ebedî âleme göç eyledi. Büyüklüğünü bilerek ve severek kabrini ziyâret edip duâ edenler, mübârek rûhâniyetinden istifâde etmektedirler.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Şakâyık-ı Nu’mâniyye cild-2, sh. 61
2) Şakâyık-ı Nu’mâniyye tercümesi (Mecdî Efendi) sh. 519
3) Sicilli Osmânî cild-1, sh. 43