MÜEYYED-ZÂDE (Abdülhayy bin Abdülkerîm)

Osmanlılar zamanında yetişen İslâm âlimlerinden. İsmi, Abdülhayy bin Abdülkerîm (veya Abdürrahmân) bin Ali bin Müeyyed’dir. Müeyyed-zâde de denir. Doğum târihi tesbit edilememiştir. 950 (m. 1543) senesinde vefât etti.

Zamanında bulunan büyük âlimlerin derslerine devam eden Abdülhayy Efendi, gayret ve istidâdının fazla olması sebebiyle, ilmî mertebesi hergün artarak yetişti. Yüksek makamlara ulaştı. Amasya Medresesi’nde müderris oldu. Orada ilim tâliblerine ilim öğretmeye devam ederken, İstanbul’da bulunan Mustafa Paşa Medresesi’ne ta’yin ve nakl olundu. Orada bir müddet vazîfe yaptıktan sonra, müderrislikten ayrılıp, kadılığa geçti. Ba’zı beldelerde kadılık yaptıktan sonra, bu vazîfesinden de ayrılıp, amcası Hacı Efendi’nin zaviyesine yerleşti. Yalnız kalmayı, hep ibâdet ve tâat ile meşgûl olmayı tercih etti.

Bir zaman sonra, Mevlânâ Abdülhayy Efendi’nin kadı olması için çok ısrar ettiler ve kendisini Emed ve daha sonra Amasya vilâyeti başkadılığma ta’yin ettiler.

Bu vazîfelerde bir müddet kaldıktan sonra yine ayrılıp, me’mûriyeti terketti. Kendi hânesine çekilerek, ibâdet ve tâatle meşgûl iken vefât eyledi.

Zamanında bulunan İslâm âlimlerinin ve evliyânın büyüklerinden olan Müeyyed-zâde Abdülhayy Efendi; ârif, âbid, zühd ve vera’ sahibi, üstün bir zât idi. Yaptığı her işin, Allahü teâlânın rızâsına uygun olmasına çok gayret ederdi. Her işinde ihtiyâtlı davranırdı.

Ahlâkı çok güzel olup, ihtiyâç sahiplerine gayet müsamahakâr davranır, kolaylık gösterirdi. Hiç kimseye sıkıntı vermezdi. Hayır ve hasenat yapmaya çok meyilli olup, iyilik ve ikrâmları pek bol idi.

İ’tikâdı, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri i’tikâda tam uygun idi. Arabî ilimlerle birlikte; tefsîr, hadîs ve fıkıhda da çok yüksek idi. Beşeriyet kemâlâtını kendisinde toplamış idi. Güzel ahlâkı ile birlikte, siması da çok güzel olup, görenin kalbi hemen ona meyleder, muhabbet hâsıl olurdu.

İlminin yüksekliği ile birlikte, hattâtlıkta da pek mahir olup, çok güzel yazı yazardı.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Şakâyık-ı Nu’mâniyye tercümesi (Mecdî Efendi) sh. 405

2) Sicilli Osmânî cild-3, sh. 307