Kanunî Sultan Süleymân Hân zamanında yetişen büyük İslâm âlimlerinden. İsmi, Muhammed Hüseynî olup, lakabı Muhyiddîn’dir. Seyyid olup, Hazreti Hüseyn’in soyundan olduğu için, Hüseynî diye nisbet edilmiştir. Engürü (Ankara) nahiyelerinden birinde doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 947 (m. 1540) senesi Muharrem ayında vefât etti.
Muhammed Hüseynî (r.a.); Yûsuf Germiyânî, Mevlânâ Muhammed Kocavî ve Birgivî-zâde Muhslihuddîn gibi zamanın meşhûr âlimlerinden ilim öğrenerek yetişti. Bunlar gibi daha nice âlimden ders aldı. İlim tahsilini ikmâl ettikten sonra, Aydınlı Bâlî Efendi’nin mu’îdi (yardımcısı, ders vekîli) oldu. Bâlî Efendi’nin yanında zâhir ve bâtın ilimlerinde yüksek derecelere kavuştuktan sonra, icâzet almakla şereflendi.
İlim tahsilini tamamlayıp kemâle geldikten sonra; Ankara, Merzifon ve Tokat medreselerinde müderrislik yaptı. Bundan sonra Kanunî Sultan Süleymân Hân’ın şehzâdelerinden Şehzâde Muhammed’in hocası oldu. Lüzumlu olan ilimleri ona öğretip, o temiz şehzâdeyi, zâhir ve bâtın halleriyle süsledi. Şehzâdenin ilim tahsili tamam olmak üzere iken hastalanan Muhammed Hüseynî, 947 (m. 1540) senesi Muharrem ayında vefât etti.
Muhammed Hüseynî; âlim, âbid (çok ibâdet eden), hilm sahibi (yumuşak huylu) bir zât idi. İ’tikâdı sağlam olup, Ehl-i sünnet i’tikâdında idi. Çok cömert idi. Fakirleri, ihtiyâç sahiplerini düşünür, onlara elinden geldiği kadar yardımda bulunurdu.
Usûlüne uygun olarak emr-i ma’rûf ve nehy-i münkerde bulunur, insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını hatırlatırdı. Hakkı, doğruyu söylemekten çekinmez. Allahü teâlânın rızâsını herşeyden önde tutardı. Doğru yolda bulunanlara cenâb-ı Hakkın kelâmını, emirlerini hatırlatır, bâtıl, bozuk yolda olanlar ile ise görüşmekten son derece sakınır, onlarla beraber olmaktan kaçınırdı, İ’tikâdı bozuk olanlarla görüşmekten, yırtıcı arslandan kaçar gibi kaçardı. Aklı ve zekâsı fevkalâde idi. Parlak zekâ ve yüksek anlayış sahibi idi. İlim öğrenmek ve öğretmek husûsundaki gayretleri pekçok olup, bu husûstaki hayrat ve hasenatı, kendi kasabasında yaptırdığı câmi ve mekteb, onun bu gayretlerine şâhiddir.
Tefsîr ilmindeki ihtisası da pekçok olan Muhammed Hüseynî, bu ilim usûlüne dâir bir de kitap yazmıştır. Bundan başka, Hidâye’ye ve Sadr-uş-şerî’a’nın ba’zı risalelerine şerh ve ta’lîkleri vardır. Bu eserleri müsvedde hâlinde kalmış olup, basılmamıştır.
Mevlânâ- Muhammed Hüseynî Efendi’nin bir oğlu olup, aynı zamanda talebelerinin yükseklerinden olan Seyyid Şemseddîn Ebû Muhammed Ahmed Efendi’dir. Bu zât, 932 (m. 1525) senesinde doğdu, ilk tahsilini babasının huzûrunda yaptı. Babasının vefâtından sonra; Mültekâ kitabının sahibi olan yüksek âlim Halebî İbrâhim’den, Arab Çelebi diye meşhûr olan Mevlânâ Şemseddîn Ahmed’den, Celâl-zâde diye meşhûr olan Molla Sâlih’den, Şakâyık-ı Nu’mâniyye sahibi olan Taşköprü-zâde diye meşhûr Ahmed Efendi’den ve bunlar gibi zamanın meşhûr âlimlerinden ilim öğrendi. 963 (m. 1555) senesinde, Bursa’da Veliyyüddîn-zâde Medresesi’ne, yedi sene sonra da, yine aynı yerde bulunan Kaplıca Medresesi’ne müderris oldu. Bundan dört sene sonra hacca gidip, hacdan sonra mücavir olarak orada kaldı. Bir sene sonra, ya’nî 975 (m. 1567) senesi Muharrem ayında, Mekke-i mükerremede mücavir iken vefât eyledi. Cennet-ül-mu’allâ kabristanında medfûndur.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Sicilli Osmânî cild-4, sh. 343
2) Şakâyık-ı Nu’mâniyye tercümesi (Mecdî Efendi) sh. 493