MUHAŞŞÎ SİNÂN EFENDİ

Osmanlı âlimlerinden. İsmi, Sinânüddîn Yûsuf bin Hüsâm bin İlyâs’dır. Muhaşşî Sinân Efendi diye de bilinir. Babası Şeyh Hüsâmeddîn, Halvetiyye yolunun büyüklerinden olup, Amasya’da medfûn olan Şeyh Habîb. Karamânî’nin halîfelerindendir. 893 (m. 1487) senesinde, Amasya’nın Bedevî köyünde doğdu. 989 (m. 1578) senesinde İstanbul’da vefât etti. Kayınpederi Sarıgürz’ün yaptırdığı mescidin bahçesinde medfûndur.

İlk tahsilini yaptıktan sonra, Amasya Küçük Ağa Medresesi müderrisi olan Emîr Kulu Şemseddîn Efendi’nin hizmetinde bulunup, ondan ilim tahsil etti. Yine Amasya Hüseyniyye Medresesi müderrisi Taşköprülü Muslihuddîn Efendi’den, aklî ve naklî ilimleri beş sene müddetle tahsil etti. Taşköprülü Muslihuddîn Efendi, 919 (m. 1513) senesinde Bursa Sultâniyye Medresesi’ne nakl olununca, o da beraberinde gitti. Daha sonra Sahn-ı semân müderrislerinden olan Muhyiddîn Fenârî’nin talebeleri arasına dâhil olup, ondan Telvîh adlı eseri sonuna kadar okudu. Yedi sene müddetle onun hizmetinde ve ilmî sohbetlerinde bulunduktan sonra, Anadolu kadıaskerliğinden emekli ve Sahn-ı semân müderrisi olan Gürz Seyyidî Efendi’den ilim öğrendi. 924 (m. 1518) senesinde Müftî Ali Efendi’ye talebe olup, ondan da istifâde etti. 926 (m. 1520)’da Kanunî Sultan Süleymân pâdişâh olunca, Kânûnî’nin hocası Hayreddîn Efendi, ilim öğrenen talebelerin faziletli ve zekîlerini topladığı zaman, Şeyhülislâm Ali Efendi’nin talebesi olan Sinânüddîn Yûsuf bin İlyâs’ı da almıştı. 927 (m. 1521) senesinde mülâzim (stajyer) olarak vazîfelendirildi. 928 (m. 1522) târihinde Gelibolu Saruca Paşa Medresesi müderrisliğine, 930 (m. 1524) senesinde Edirne Taşlık Medresesi’ne müderris olarak ta’yin edildi. Uzun müddet ilim öğretip talebe yetiştirmekle meşgûl olduktan sonra, 938 (m. 1531) senesinde İstanbul’da Dâvûd Paşa Medresesi’ne nakl edildi. 940 (m. 1533) senesi sonlarına doğru Saçlı Emîr Efendi yerine Gebze’de Mustafa Paşa Medresesi’ne ta’yin olundu. 941 (m. 1534) senesinde, Edirne Dâr-ül-Hadîs’inde vazîfelendirildi. 942 (m. 1535) senesinde Sahn-ı semân Medresesi’ne terfi ettirildi. 945 (m. 1538) senesinde Edirne İkinci Bâyezîd Medresesi’ne nakl olundu. 946 (m. 1539) senesinde Haleb’e kadı ta’yin olundu. Burada iken, Bağdad Beylerbeyi Üveys Paşa’nın teftişine me’mûr edildi. Teftişten sonra Uveys Paşa bu vazîfeden azl olundu. Fakat Sinânüddîn Yûsuf Efendi Haleb’e döndüğü zaman, üveys Paşa’ya Haleb Beylerbeyliği verilmiş olduğunu gördü. Bu sebepten vazîfeden ayrıldı. 951 (m. 1544) senesinde Bursa kadılığına ta’yin edildi. 952 (m. 1545) senesinde Edirne kadılığına, 954 (m. 1547) senesinde İstanbul kadılığına ta’yin olundu. Aynı sene içinde Anadolu kadıaskerliğine ta’yin olundu. 958 (m. 1551) senesinde bu vazîfeden alındı. Hac ibâdetini yapıp, Resûlullah (s.a.v.) efendimizin kabr-i şerîfini ziyâretten döndükten sonra, 969 (m. 1561) senesinde Süleymâniye Dâr-ül-Hadîs’ine müderris oldu. Burada iken kendisine, Kâdı Beydâvî tefsîrine haşiye yazdığı için “Muhaşşî” denildi. 973 (m. 1565) senesinde Ebüssü’ûd Efendi tefsîrini tamamlayınca, bütün talebeleri Sinânüddîn Yûsuf Efendi’nin yanına mülâzim (stajyer) olarak verildi. 893 (m. 1575) senesinde ihtiyârlığı ve zayıflığı sebebiyle emekli oldu. 989 (m. 1578) senesinde Fâtih Câmii’nde Cum’a namazı kılarken hastalandı. Üç gün sonra vefât etti. Cenâze namazını, Müftî Kâdı-zâde Efendi kıldırdı. Kayınpederi olan Sarıgürz’ün yaptırdığı mescidin hazîresinde (bahçesinde) defn olundu. Anadolu Hisârı’nda iki mescid ve Amasya’da da bir câmi inşâ ettirmişti.

Sinânüddîn Yûsuf Efendi, zamanındaki âlimlerin yükseklerinden, ilim ve irfan sahibi bir zât idi. İlmî üstünlüğü herkes tarafından kabûl edilirdi. Tatlı dilli, güleryüzlü idi. Uzun ömrünü; ilim öğrenmek, ilim öğretmek ve eser yazmakla geçirmiştir.

Kıymetli eserleri vardır. Bu eserlerinin başlıcaları şunlardır: 1- Hâşiye-i Tefsîr-i Kâdı Beydâvî: Çok kıymetli bir haşiyedir. 2- Hidâye’nin muamelât kısmına yazdığı haşiyesi. 3- Şerh-i Mevâkıf, Miftâh, Telvîh ve Tecrîd adlı eserlerin kenarlarına yazdığı ta’lîkâtı.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Şakâyık-ı Nu’mâniyye zeyli (Atâî) sh. 248

2) Peçevî Târihi cild-1, sh. 32