MUHAMMED TÛNUSÎ

Mâlikî mezhebi fıkıh ve hadîs âlimi. İsmi, Muhammed bin Muhammed Rûmî Tûnusî olup, lakabı Şemsüddîn Megûşî’dir. Tûnus’da doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 947 (m. 1540) senesi Şa’bân ayında, Kâhire’de vefât etti. İmâm-ı Şafiî hazretlerinin kabrinin yakınına defnedildi.

Şemsüddîn Megûşî, Tûnus’da yetişti ve oradaki âlimlerden okudu. Buhârî, Müslim, Muvatta’ ve Tirmizî’deki hadîs-i şerîfleri, hadîs âlimlerinden dinledi. Şifâ kitabını okudu. Ebü’l-Abbâs Ahmed Endülüsî ve başka âlimlerin derslerinde yetişti. Memleketinin büyük âlimlerinden oldu. İlimde söz sahibi oldu.

Tunus kadıaskerliğinde bulunan, Muhammed Tûnusî, Kanunî Sultan Süleymân Hân’ın hükümdârlığı zamanında, deniz yoluyla İstanbul’a geldi. Sultan tarafından çok i’tibâr ve hürmet gördü. Kendisine maaş bağlandı, İstanbul’daki âlimler arasında meşhur oldu. Çok kimseler gelip dersini dinledi. Hattâ, zamanın kadıaskeri de onu ziyâret edip ilminden faydalandı. Bir müddet İstanbul’daki derslerine devam etti. Emâlî alâ şerh-ış-Şâtıbiyye lil-ca’bûri adlı eseri yazdı. Daha sonra, Sultan’dan özür dileyip, Anadolu’nun kışı ve şiddetli soğuğuna karşı bünye olarak dayanamayacağını arz edip, Mısır’a gitmek için izin istedi. Sultan da ona izin verdi.

Şemsüddîn Megûşî, kara yoluyla 944 (m. 1537) senesinde Mısır’a hareket etti. Haleb’e uğradı. Haleb’de, İbn-ül-Hanbelî ve başka ilim ehli kimseler, ondan kırâat ilmini ve başka ilimleri öğrendiler. Trablus’a, sonra da Şam’a uğradı. Orada çok kimseler ondan istifâde ettiler. Onun; tefsîr, Arabî ilimler, mantık, kelâm, arûz, kırâat, me’ânî, beyân ilimlerinde mütehassıs olduğuna şehâdet ettiler. Alâî bin İmâdüddîn ondan Beydâvî tefsîrini okudu. Kâdı Ma’rûf ve Şihâbüddîn Tıybî de ondan ilim öğrenip icâzet (diploma) aldılar. Talebesi Şihâbüddîn Tıybî, onun seferlerine dâir bir eser yazdı.

İbn-ül-Hanbelî onun hakkında şöyle dedi: “Megûşî, âlim olup, anlayışı çok kuvvetli idi. Zor mes’eleleri kolaylıkla çözer, hiç yorulmazdı.” Şemsüddîn Megûşî’nin hafızası çok kuvvetli idi. İlmî mes’eleleri hiç bir kitaba bakmadan, sanki kitaptan okuyormuş gibi hafızasından naklederdi. Kur’ân-ı kerîmi çok okurdu. Şerh-ül-Metâli’, Şerh-ül-Mevâkıf, Şerh-ut-Tevâlî’ ve haşiyesi ile birlikte ezberinde idi. Emsali az bulunan bir zât idi. Vefâtında âlimler (özetle) şu sözleri söylediler: “Ey âlimlerin üstadı! Ey her gittiği yerde meyveler verdiren! Senin ayrılığınla insanlar garîb kaldı.”

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) El-A’lâm cild-7, sh. 57

2) Şezerât-üz-zeheb cild-8, sh. 270

3) Şakâyık-ı Nu’mâniyye cild-1, sh. 501

4) Sicilli Osmânî cild-4, sh. 108

5) Şakâyık-ı Nu’mâniyye tercümesi (Mecdî Efendi) sh. 452