Osmanlı şeyhülislâmlarının onyedincisi ve Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerinden. İsmi Muhammed olup, Kanunî Sultan Süleymân devri kadıaskerlerinden Ma’lül Mehmed Emîn Efendi’nin oğludur. Bundan dolayı Ma’lül-zâde diye bilinir. 940 (m. 1533) senesinde doğdu. Doğum yeri bilinmemektedir. 993 (m. 1584) senesinde İstanbul’da vefât etti. Zincirlikuyu’da babasının dâr-ül-kurrâsının bahçesinde defnedildi.
Küçük yaştan i’tibâren zamanın âlimlerinden çeşitli ilimleri tahsil edip yüksek ilmî dereceye kavuştuktan sonra, Şeyh-ül-İslâm Ebüssü’ûd Efendi’nin ilim meclisine dâhil olup, uzun zaman onun hizmetinde bulundu ve ondan çok istifâde etti. Ebüssü’ûd Efendi’nin yanında mülâzim (stajyer) olarak bir müddet kaldı ve dâmâdı olmakla şereflendi. İlk olarak Bursa’da Kâsım Paşa Medresesi’ne, daha sonra İstanbul’da bulunan Pîri Paşa Medresesi’ne müderris ta’yin edildi. 963 (m. 1555) senesinde Edirne’de bulunan Halebiyye Medresesi müderrisliğine terfi ettirilerek, ta’yin olundu. 966 (m. 1558) senesinde Bursa’da bulunan Sultaniye Medresesi’ne nakl olundu. 969 (m. 1561) senesinde Müftî-zâde Ahmed Çelebi yerine Sahn-ı semân Medresesi müderrisliğine yükseldi. 970 (m. 1562) senesinde Sultan Selîm Medresesi’nde müderris olarak vazîfelendirilen Ma’lül-zâde Muhammed Efendi, 973 (m. 1565) senesinde Haleb kadılığına, bir sene sonra da Şam kadılığına ta’yin edildi. 977 (m. 1569) senesinde Mısır kadısı oldu. Daha sonra 978 (m. 1570) senesinde Edirne kadılığına ta’yin edildi. 981 (m. 1573) senesinde Anadolu kadıaskerliğiyle vazîfelendirildi. 983 (m. 1575) senesinde bu vazîfeden ayrıldı. Nakîb-ül-Eşrâf (Peygamber efendimizin (s.a.v.) soyundan gelen seyyid ve şerîflerin soy kütüklerini ta’kib eden ve onların işleriyle ilgilenen) olarak ta’yin olundu. Bir müddet bu şerefli vazîfeyi yürüttükten sonra, Kâdı’l-kudât ve sadr-ül-ulemâ makamına getirildi. 988 (m. 1580) senesinde şeyh-ül-İslâm makamına ta’yin olunup, müslümanların mes’elelerini aydınlatıp hizmet etti. Bir yıl üç ay kadar bu şerefli vazîfeyi yürüttükten sonra, 989 (m. 1581) senesinin sonlarına doğru emekli olup, ibâdet ve tâatle meşgûl olurken, 992 (m. 1584) senesinde çok sevdiği oğlu İshak Çelebi’nin vefât etmesine çok üzüldü. Onun ayrılığından dolayı, Ya’kûb aleyhisselâm gibi çok mahzûn ve perişan olup hastalandı ve 993 (m. 1585) senesi başında vefât etti. Bu müddet zarfında Nakîb-ül-Eşrâf vazîfesini de devam ettirmişti.
Ma’lül-zâde Muhammed Efendi, Anadolu’da yetişen âlimler arasında yüksek dereceye sahip, Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için ömrünü sarf eden, ilmiyle amel eden, faziletli bir zât idi. Seyyid ve şerîflerin hizmetinde kusur etmezdi. Allahü teâlâ ona birçok fazilet ve güzellikleri ihsân buyurmuştur. Çok tatlı ve fasîh bir lisanla konuşurdu. Onun sohbetinde bulunanlar ayrılmak istemezlerdi. Bütün güzel ve iyi huylarla bezenmiş olan Ma’lül-zâde Muhammed Efendi, çok cömerd ve kerem sahibi idi.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Devhat-ül-meşâyıh sh. 29
2) Şâkâyik-ı Nu’mâniyye zeyli (Atâî) sh. 281