Hâce Ubeydüllah-i Ahrâr hazretlerinin yetiştirdiği evliyânın büyüklerinden. Anadolu’da Bitlis’e bağlı Şirvan beldesindendir. İsmi İsmâil olup, nisbeti Şirvânî’dir. Doğum târihi kat’î olarak tesbit edilememiştir. 940 (m. 1533) senesinde Mekke-i mükerremede vefât etti. Vefâtının 961 (m. 1554) senesi olduğu da rivâyet edilmiştir.
Celâleddîn-i Devânî gibi zamanının büyük âlimlerinden ilim öğrenerek yetişen İsmâil Şirvânî, daha sonra Hâce Ubeydüllah-i Ahrâr hazretlerinin hizmet ve huzûrunda bulunarak kemâle geldi. O büyük zâtın sohbetlerinde bulunmakla ve bu yolda ilerlemek istidâdının fazlalığı sebebiyle, kısa zamanda yükselip üstün makamlara ve ma’nevî olgunluklara erişti. Hâce hazretlerinin talebelerinin en yükseklerinden, önde gelenlerinden oldu.
Hâce Ubeydullah’ın vefâtından sonra hacca gitti. Hac vazîfesini îfâ ettikten sonra memleketine dönmeyip, mücavir olarak orada kaldı.
Sultan İkinci Bâyezîd Hân zamanında Anadolu’ya gelen İsmâil Şirvânî, epey zaman Anadolu’da kalarak, ilim âşıklarına, muhabbet ehline Nakşibendiyye yüksek yolunu anlattı. Hâce Ubeydüllah-i Ahrâr hazretlerinden aldığı feyz ve bereketleri etrâfa yaymaya, çalıştı, insanlar ondan çok istifâde ettiler. Anadolu’da uzun müddet hizmete devam edip, sonra tekrar Mekke-i mükerremeye döndü. Orada talebelerine Sahîh-i Buhârî ve Tefsîr-i Beydâvî okuturdu. Çok talebe yetiştirdi.
Uzun boylu, vekar ve heybet sahibi, uzun ömürlü bir zât idi. Güzel ahlâk sahibi olup, insanların hâlleri ile değil, kendi hâlleri ile uğraşırdı. Herkesle iyi geçinir, küçükle büyüğü, zengin ile fakiri bir tutardı. Çok mütevâzî, alçak gönüllü idi. Kimseyi kendinden aşağı görmezdi. Kerâmeti bol, himmeti yüksek, zâhirî ve bâtınî ilimlerde çok üstün, pek mübârek bir zât idi.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Sicilli Osmânî cild-1, sh. 351
2) Şakâyık-ı Nu’mâniyye tercümesi (Mecdî Efendi) sh. 359