İBRÂHİM BİN USAYFİR

Evliyânın büyüklerinden. İsmi, İbrâhim bin Usayfir’dir. Kâhire’de doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 942 (m. 1535) senesinde Kâhire’de vefât etti. Sûreyn’de, kendi dergâhının bahçesine defnedildi.

İbrâhim bin Usayfir’in kerâmetleri, daha çocukluk yaşlarında görülmeye başladı. Çoğu zaman bahçelerde, tarlalarda uyurdu. Vahşî hayvanlar ona dokunmaz, zarar vermezdi.

Beldenin vâlisi uzak bir yere sefere çıkacaktı, İbrâhim bin Usayfir’e gelip durumu arzetti. O da; “Selâmetle gidecek, selâmetle geleceksin” buyurdu. Vâli buradan ayrılıp, Muhaysin adlı bir zâta gidip, ona da durumunu söyledi O da korkutacak ba’zı şeyler söyleyip, sefere çıkmamasını tembih etti. Vâli, tekrar İbrâhim bin Usayfir’e geldi. Yine aynı cevâbı alınca, sefere çıktı. Hiçbir tehlike ile karşılaşmadan gitti ve sâlimen geri döndü.

Bir defasında Mûsâ adlı bir dostu sefere çıktı. Oradan çoluk-çocuğuna gül suyu yolladı, İbrâhim bin Usayfir, onun çocuklarına haber gönderip; “O gül suyunu saklayın. Lâzım olduğu gün gelebilir” buyurdu. Ardından Mûsâ’nın vefât haberi geldi. Onu getirdiler ve o gül suyunu kefenine serptiler.

Hare’de, İbrâhim bin Usayfir’e eziyet eden biri vardı, İbrâhim bin Usayfir, birgün onun için; “Eden bulur” buyurdu. O ân, o kişinin ayakları şişti. Yürüyemez oldu. Bu hâl içinde ölüp gitti.

İbrâhim bin Usayfir, birgün bir sakaya, “Bu suyu, şu, şu yangın yerine dök” buyurarak, sakaya suyu medresenin karşısında ba’zı yerlere döktürdü. Çok kimseler buna bir ma’nâ veremediler. Gece orada yangın çıktı. Ateş, su dökülen yerlerin ilerisine geçmedi. Evler yanmaktan kurtuldu.

İbrâhim bin Usayfir, Allahü teâlânın sevgisiyle kendinden geçerdi. Deniz üzerinde yürür, gemiye ihtiyâç hissetmezdi.

Birisi birgün elinde bir süt kabıyla ona geldi. O da onu alıp yere çaldı. Kap kırıldı ve içinden ölmüş bir yılan çıktı.

İbrâhim bin Usayfir tatlı dilli, güler yüzlü bir zât idi. Ömrü ibâdet ve Allahü teâlânın kullarına hizmetle geçti.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Câmi’u kerâmât-il-evliyâ cild-1, sh. 248

2) Şezerât-üz-zeheb cild-8, sh. 246

3) Tabakât-ül-kübrâ cild-2, sh. 140