Hanefî mezhebi fıkıh ve hadîs âlimlerinden. İsmi, İbrâhim bin Abdürrahmân bin Muhammed bin İsmâil’dir. Künyesi Ebü’l-Vefâ, lakabı Burhânüddîn olup, aslen Kerek’dendir, İbn-i Kerekî adıyle meşhûrdur. 835 (m. 1432) senesinde Kâhire’de doğdu. 922 (m. 1516) senesinde Kâhire’de vefât etti. Evinin yanındaki bir kuyudan abdest almak isterken, kuyuya düşüp boğuldu. Cenâze namazı Şa’bân ayının altısında Çarşamba günü kılındıktan sonra, Sultan Kayıtbay’ın kabri yakınına defnedildi. Kansu Gavrî’nin vefâtından sonra tahta geçen Sultan Tomanbay, sağlığında evine gelip giderdi. Vefâtında ise yürüyerek cenâzesine katıldı.
İlim öğrenme yaşına gelince, önce Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Şemseddîn bin Hımmısânî’nin huzûrunda Kur’ân-ı kerîm okumasını ilerletti ve tecvîd ilmini öğrendi. Daha sonra İmâm-ı Nevevî’nin Erbe’în kitabını, Şâtıbiyye’yi, Kudûrî’nin Muhtasar adlı fıkıh kitabını, İbn-i Mâlik’in Elfiye’sini ve daha başka kitapları ezberledi. Ezberlerini, asrının büyük âlimlerinden; hadîs Hâfızı İbn-i Hacer, Alemüddîn Bülkînî, Kalkaşendî, Velevî es-Saktî, İbn-i Deyrî, İbn-i Hümâm ve diğer ba’zı âlimlerin huzûrunda okudu.
Bundan sonra kendini tamamen ilme ve ilim öğrenmeye veren İbn-i Kerekî, Sahîh-i Müslim’in tamâmını veya çoğunu Zeynüddîn Zerkeşî’den dinledi. Şeyhûniyye İmâmı Şemseddîn’den fıkıh ve Arabî ilimleri öğrendi. Necmeddîn Gazzî ve İzzeddîn bin Abdüsselâm Bağdâdî’den de ilim öğrendi. Sahîh-i Buhârî ve Sahîh-i Müslim adındaki hadîs kitaplarını Şihâbüddîn bin Attâr’dan okudu. Bunlardan başka Takıyyüddîn Şemsî, Takıyyüddîn Hısnî, Kemâleddîn İbni Hümâm, Kâfiyecî ve daha başka âlimlerin derslerine devam etti. Şemseddîn Şümnî’den de; tefsîr, hadîs, usûl, me’ânî ve beyân ilimlerini öğrendi.
İbn-i Kerekî’ye pekçok vazîfeler verildi. Önceleri maddî bakımdan sıkıntı çektiyse de, daha sonra durumu iyileşti. 903 (m. 1497) senesinde, Mısır’da Hanefî kadılığına getirildi. 906 (m. 1500) senesine kadar bu vazîfeyi güzel bir şekilde yürüttü. Ondan ilim öğrenmek için yanına pekçok kimse gelir giderdi. Hattâ ilmî mes’eleleri görüşmek için uzak beldelerden âlimler bile onun yanına gelirlerdi. Mısır Sultânı Kayıtbay, bu âlimden istifâde etmek için, dâima onunla beraber olmaya gayret ederdi. Seferde olsun, diğer zamanlarda olsun, İbn-i Kerekî’nin yanından ayrılmak istemezdi.
İbn-i Kerekî kadılık vazîfesinden ayrılınca evine çekildi. Bir medrese gibi olan evinde, çeşitli ilimlerde talebe yetiştirmeye başladı, ölünceye kadar ilim öğretmek ve fetvâ vermekle meşgûl oldu.
İbn-i Kerekî üç defa hacca gitti. Medîne-i münevverede Peygamber efendimizin (s.a.v.) kabr-i şerîfini ziyâret etti. Mekke ve Medine âlimleriyle görüştü. Karşılıklı olarak ilmî görüşmeler yaptılar ve birbirlerinden istifâde ettiler. Çok güzel ve te’sîrli konuşurdu. Konuşmaları çok tatlıydı. Güzel yazı yazar, bütün insanlarla iyi geçinir, herkese ikramlarda bulunurdu. Çok zekî ve çabuk kavrayışlı idi. Huyu, ahlâkı güzel olup, hoş tabiatlı bir insandı.
Hatîblik ve vâ’izlik de yapan İbn-i Kerekî, talebelere hadîs-i şerîf okutur, öğretirdi. Halkın suâllerine cevap verir, fetvâlarıyla onların müşkillerini hallederdi. Nazım ve nesir yazmada kabiliyetliydi. Birçok kıymetli eser yazdı. Bunlardan ba’zıları şunlardır: 1-Fetâvâ: Fetvâları konularına göre tertîb edilmiştir. 2- Haşiyetü alâ Tavdîh-i İbn-i Hişâm.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-1, sh. 46
2) Şezerât-üz-zeheb cild-8, sh. 102, 103
3) Ed-Dav-ül-lâmi’ cild-1, sh. 59
4) En-Nûr-us-sâfir sh. 101
5) Et-Tabakât-üs-seniyye cild-1, sh. 204, 205
6) Keşf-üz-zünûn sh. 1304
7) Brockelmann Sup-2, sh. 95