Şafiî mezhebi hadîs âlimlerinden. İsmi, Muhammed bin Muhammed bin Ahmed’dir. Lakabı Şemseddîn olup, İbn-i Acîmî diye meşhûrdur. Doğum yeri ve târihi bilinmemektedir. 938 (m. 1531) senesi Ramazan ayında, Kudüs’te Beyt-i Makdis’te vefât etti.
Şeyhülislâm Kemâleddîn Burhan, Şeyhülislâm İbn-i Ebî Şerîf, meşhûr hadîs-i şerîf âlimlerinden Hâfız Celâleddîn Süyûtî, Şeyhülislâm Kâdı Zekeriyyâ, Hâfız Şemseddîn Sehâvî gibi büyük âlimlerden ilim tahsîl etti. İbn-i Tûlûn onun hakkında şöyle dedi; “O, faziletli bir zâttır. İbn-i Acîmî, Nâsıruddîn bin Zerik’ten hadîs-i şerîf öğrendi. Daha sonra Anadolu’ya geldi. Burada çok iyi karşılandı. Tekrar memleketine döndü. Birkaç defa Dımeşk’a gidip geldi. Câmide va’z-ü-nasîhat etti. Müslümanlara din ve dünyâ saadetinin yollarını anlatırdı. Bir müddet Füsûs kitabından dersler verdi.”
İbn-i Hanbelî de şöyle dedi: “İbn-i Acîmî, Haleb’e iki kere gitti. Şam’a da gitti. Şam’da ve Haleb’de insanlara va’z-ü-nasîhat eyledi. Başına siyah sarık sarardı. 929 (m. 1522) senesinde buranın en büyük hadîs âlimi olan Zeynüddîn İbni Şemmâ’ ile görüştü. Birbirlerine icâzet verdiler. (Her iki âlim birbirinin ilimdeki yüksek derecesini görerek, büyük âlim olduklarını bildirdiler.)
İbn-i Şemmâ’ buyurdu ki: “İbn-i Acîmî’nin va’zında bulunan ve kendine güvendiğim birisi; İbn-i Acîmî’nin ezbere çok şeyler bildiğini, konuşmalarının pek tatlı olduğunu anlattı. İbn-i Acîmî, şüphesiz tefsîr ve hadîs ilminde mütehassıs idi. Müslümanlara nasihat ederdi. Onları, Allahü teâlânın emirlerini yapıp, yasaklarından sakınmaları husûsunda teşvik ederdi. O, evliyâ ve âlimleri över, her hâlde, her işte ve sözde, evliyâ ve âlimlere uymayı tavsiye ederdi. Tasavvuf yolunda olduklarını söyleyip de, dînin emir ve yasaklarını bilmeyen ve onlara riâyet etmeyen kimseleri kötüler, beğenmezdi. Böyle câhilce tarikat yolunda olduğunu söyleyenlerin yolunda bulunmaktan müslümanları sakındırırdı.”
Yine İbn-i Hanbelî, İbn-i Acîmî hakkında şöyle der: “O, Haleb’de va’z ederdi. Cemâat onun va’zlarını dikkatle ve büyük bir istekle dinlerdi. Yine o zamanın âlimlerinden Ebû Yezîd Hîşî de, İbn-i Acîmî’nin üslûbunda va’z ettiği hâlde, insanlar İbn-i Admî’nin va’zlarına gösterdikleri ilgi kadar onun va’zlarına rağbet etmezlerdi.”
İbn-i Acîmî’ye, ömrünün son senelerinde Beyt-i Makdîs idâreciliği verildi.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Şezerât-üz-zeheb cild-8, sh. 230
2) El-Kevâkib-üs-sâire cild-1, sh. 11, 12