Evliyânın büyüklerindendir. İsmi, Hüseyn bin Ahmed bin Hüseyn’dir. Aslen Halebli olup, Musul’a gelip yerleşmiştir. Doğum târihi bilinmemektedir. Mekke-i mükerremede 912 (m. 1506) senesinde vefât etti. Orada defnedildi.
Birçok kerâmetleri ve üstün hâlleri vardır. İbn-i Hanbelî onun kerâmetini şöyle anlatır: “Ben, Hüseyn bin Ahmed ile birlikte hacca gitmiştim. Mekke-i mükerremeye vardıktan sonra, Arafat’ta vakfeye durmuştuk. Beni yanına çağırıp buyurdu ki: “Benim ömrümün sonu yaklaştı. Bu mübârek topraklardan gitmek istemiyorum. Sana vasıyyetlerimi bildireyim.” Az bir zaman sonra da vefât etti. Lâkin o sene Mekke-i mükerremede çok su sıkıntısı var idi. Onun cenâzesini yıkamak için suyu nereden bulurum diye düşünürken, yanıma yüksek sesle konuşan birisi geldi. Dedi ki; “Hüseyn bin Ahmed vefât mı etti?” Ben de “Evet” dedim. “Neden bu kadar düşünceli duruyorsun?” deyince; “Ben yalnızım ve su sıkıntısı da var. Onun techîz ve tekfinini yalnız nasıl yaparım ve gasli için suyu nereden bulurum?” dedim. O kimse bana; “Sen burada bekle, bir yere ayrılma” dedi ve gitti. Aradan biraz zaman geçince, bir de baktım ki, o kimse, ellerinde birer testi su ve kefen bulunan bir toplulukla beraber geldi. Yanıma gelir gelmez hazretin cenâzesini yıkamaya başladılar, yakın bir kabristanda kabrini kazıp, beraberce defnettik. Bana hepsi ta’ziyette bulundular ve yanımdan ayrıldılar. Onların kim olduklarını ve nereden geldiklerini bilmiyordum.
Birkaç gece sonra, Hüseyn bin Ahmed hazretlerini rü’yâmda beyaz elbiseler içinde, bağ ve bahçeler arasında sevinçli olarak gördüm. Bana; “Allahü teâlânın rahmeti senin üzerine olsun. Sen beni sâlih kimselerle birlikte çok güzel techîz ve tekfin ettin” buyurdu.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Câmi’u kerâmât-il-evliyâ cild-1, sh. 405