Osmanlı Devleti’nin onbeşinci şeyhülislâmı. Onaltıncı şeyhülislâm olarak da kabûl edilir. Bu ihtilâf, Molla Yegân’ın şeyhülislâm kabûl edilip edilmemesinden ileri gelmektedir. Ba’zıları onu ikinci şeyhülislâm olarak kabûl ederler. Yenişehir kadısı Mehmed Efendi’nin oğludur. Esmâ-ül-müellifîn’de ismi Ahmed, babasının ismi de Ali olarak bildirilmektedir. Selçuklu sultanlarının saltanatgâhı olan Konya şehrindendir. Büyük dedesi Durûz Efendi diye meşhûrdur. Konya’da 900 (m. 1494) senesinde doğdu. 995 (m. 1587) senesinde İstanbul’da vefât etti. Cenâze namazı Fâtih Câmii’nde kılınıp, Eyyûb Sultan civarında defnedildi.
İlk tahsilini memleketinde tamamlayan Hâmid Efendi, 922 (m. 1516) senesinde yirmiiki yaşlarında iken İstanbul’a geldi. Çivi-zâde Mahmûd Paşa Medresesi müderrisi Sa’dî Efendi ve Aşcı-zâde Hasen Çelebi’den ilim tahsil etti. 925 (m. 1519) senesinde Sultaniye Medresesi müderrisi olan Kadri Efendi’nin hizmetinde bulundu. Bu âlimlerden de ilim tahsil ederek, 929 (m. 1522) senesinde onun yanına tezkireci (kâtip) oldu. 940 (m. 1533) senesi Safer ayında, mülâzemet (stajyer müderris) oldu. Aynı zamanda Bursa’da Molla Hüsrev Medresesi’ne, sonra Bâyezîd Paşa Medresesi’ne ta’yin edildi. Buradan Kütahya’daki Germiyanoğlu Medresesi’ne, buradan da Bursa’daki Ahmed Paşa Medresesi’ne müderris oldu. 948 (m. 1541) senesinde, Ebülleys Ali yerine Dâvûd Paşa Medresesi müderrisi oldu. O sırada onikinci Osmanlı şeyhülislâmı olan Çivi-zâde Mehmed Efendi’ye dâmâd oldu. 952 (m. 1545) senesinde, şehzâde hocası olan Ca’fer Efendi yerine Gebze’de Mustafa Paşa Medresesi’ne müderris oldu. 954 (m. 1547) senesinde, Ca’fer İmâdî yerine Manisa müftîliğine ta’yin edildi. Hâmid Efendi’nin ilk mühim vazîfesi budur. 955 (m. 1548) senesinde Şehzâde. Medresesi’ne müderris oldu. 956 (m. 1549) senesi Muharrem ayında, Kara Çelebi yerine Şam müftîliğine ta’yin edildi. 957 (m. 1550) senesinde de Celâl-zâde Sâlih Efendi yerine Mısır müftîsi oldu. 959 (m. 1552) senesinde bu görevinden alındı.
Bu ara hacca giden Hâmid Efendi, hac ibâdetini yerine getirdikten sonra İstanbul’a geldi. 960 (m. 1553) senesinin sonlarında, Fudayl Efendi yerine Ayasofya müderrisliğine getirildi. 961 (m. 1554) senesinde, Kara Çelebi yerine Bursa kadısı oldu. 963 (m. 1556) senesinde. İstanbul kadısı, 964 (m. 1557) senesinde ise, Abdürrahmân Efendi yerine Rumeli kadıaskeri oldu. On seneye yakın müddetle bu vazîfeyi güzel bir şekilde yürüttü. Rumeli kadı-askerliği dokuz sene üç ay sürdü. 974 (m. 1566) senesinde. Kanunî Sultan Süleymân tarafından Avusturya’ya sefer açılmıştı. Hâmid Efendi de bu; sefere katıldı. Zigetvâr kalesi fethedildi. Ancak bu sırada Kanunî Sultan Süleymân vefât etti. Yerine oğlu İkinci Selîm tahta geçti. Bu seferden dönerken, Belgrad’da İkinci Selîm tarafından Rumeli kadıaskerliğinden emekli edildi. Hâmid Efendi, dîne çok bağlı olup, asla ta’viz vermezdi. Bu husûsta da hiç kimseden çekinmezdi. Onu çekemeyenler, Sultan İkinci Selîm tarafından emekli edilmesine sebep oldular. Yerine Kâdı-zâde ta’yin edildi.
968 (m. 1560) ve 973 (m. 1565) senelerinde kadıaskerlere onar, bilâd-ı selâse (Eskişehir, Edirne, Bursa) kadılarına beşer, diğer kadılara da üçer mülâzım verme kânunu, Hâmid Efendi’nin kadıaskerliği zamanında çıkarılmıştır. 982 (m. 1574) Şevval ayında, Osmanlı Devleti’nin yetiştirdiği en büyük âlimlerden olan, insanlara ve cinlere fetvâ veren Ebüssü’ûd Efendi vefât edince, yerini dolduracak dirayetli ve bilgili bir âlim aradılar. Neticede Hâmid Efendi, Ebüssü’ûd Efendi yerine şeyhülislâm ta’yin edildi.
Hâmid Efendi, üç yıl, bir ay ve yirmidört gün, şeyhülislâmlık makamını güzel bir şekilde idâre etti. Şeyhülislâmlık süresinin ilk dört ayı, Sultan İkinci Selîm zamanında, geri kalanı ise Üçüncü Murâd zamanında geçti. Faziletli ve takvâ sahibi bir âlim idi. İlmi ve ahlâki bakımdan üstün bir zât idi. İstanbul’da bir mescid yaptırdı. Mescidin kenarında talebelerin kalması için odalar yaptırıp, buraya vazîfeliler ta’yin etti.
Hâmid Efendi’nin, “Fetâvâ-i Hâmidiyye” adında dört cildlik bir eseri vardır. Bu eseri, senelerce medreselerde okunmuştur.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh. 260
2) Şezerât-üz-zeheb cild-8, sh. 408
3) Devhat-ül-meşâyıh sh. 26
4) Şakâyık-ı Nu’mâniyye zeyli (Atâî) sh. 242, 243