Evliyânın büyüklerinden. İsmi, Ebû Bekr bin Sâlim bin Abdullah Ayderûs’dur. Doğum târihi ve yeri bilinmemektedir. 992 (m. 1584) senesinde Hadramût köylerinden Aynât’da vefât etti.
Hadramût bölgesinde yetişen âlimlerin büyüklerinden olup, çok kerâmetleri görüldü. Talebelerinin hepsinin hatırından geçenleri bilirdi.
Talebelerinden biri Terim denilen yerde idi. Orada oturmak için bir ev yapmak istiyordu. Hocası Ebû Bekr Ayderûs ile istişâre etmeyi düşündü. Sonra hocasının gönderdiği bir haberci, ona evi yapması emri ile geldi. Habercinin Aynât denilen yerden çıkışı, onun istişâre etmeyi düşündüğü vakte tesadüf ediyordu.
Sevdiklerinden ba’zıları, gece kalkıp ibâdet edebilmek için kahve içiyorlardı. Birisinin kahvesi tükendi. Parası olmadığı için satın da alamadı. Hocası ona ağaç kabuğu gönderdi ve ona; “Bundan pişir ve bir yerine birşey olursa bundan üzerine koy” diye haber gönderdi. O da böyle yaptı. senelerce buna devam etti.
Talebelerinden birisi, tüccârlarla birlikte Hindistan’dan dönüyorlardı. Maksadları, Nedr-ül-Mehâ denilen yere gitmekti. Rüzgâr muhalefeti sebebiyle çok yoruldular. Sonra Hindistan’a geri dönmeye ittifâkla karar verdiler. Talebe, rü’yâsında Hocası Ebû Bekr bin Sâlim Ayderûs’u gördü. O şöyle dedi: “Gemidekilere adakta bulunmalarını ve sevinmelerini söyleyin.” Uyandı ve gördüklerini haber verdi. Gücü yettiği kadar herbiri adakta bulundu. Ondan sonra güzel bir rüzgâr çıktı. Onları Nedr-ül-Mehâ denilen yere ulaştırdı. Talebe Aynât’a geldiğinde, daha hiç bir şey söylemeden, hocası onların başına neler geldiğini haber verdi ve ona dedi ki: “İşte bu adağındır ve hattâ bu şöyle olmuştur. Filanca şunu adamıştır” diye uzun uzun anlattı.
Ebû Bekr bin Sâlim Ayderûs, bir zaman, hapiste olan Ömer bin Bedr Küseyrî’ye haber gönderip, hapisten kurtulacağını ve vâli olacağını müjdeledi. Çok geçmeden o hapisten çıktı ve Hadramût’a vâli oldu.
Bir köylü, devesini kaybetti, aradı bulamadı. Ebû Bekr bin Sâlim’in talebelerinden ba’zısı ona; “Hocamız senin devenin yerini bilir” dediler. Köylü geldi ve Ebû Bekr bin Sâlim’e talebelerinin kendisine söylediği şeyi haber verdi. O da talebelerini çağırdı ve durumu sordu. Talebelerden biri dedi ki: “Efendim, sizden işittim ki, dünyâ bizim iki elimiz arasındaki çanak gibidir diyordunuz. Bu köylünün devesi de dünyânın içindedir.” Ebû Bekr bin Sâlim, talebesini bir daha bu şekilde konuşmaktan menetti ve köylüye; “Deveni filânca vadide ara, belki orada bulursun” buyurdu. Köylü devesini orada buldu.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Câmiu kerâmât-il-evliyâ cild-1, sh. 265
2) Nûr-us-sâfir sh. 368