ÇİVİ-ZÂDE MUHYİDDÎN EFENDİ

Osmanlı şeyhulislâmlarının onbirincisi. İsmi, Muhyiddîn Mehmed’dir. Babası, Müderris Çivi İlyâs Efendi’dir. Bu sebeple Çivi-zâde diye meşhûr olmuştur. 881 (m. 1476) senesinde Menteşe’de (Muğla taraflarında) doğdu. 954 (m. 1547) senesinde İstanbul’da vefât etti. Eyyûb Sultan civarında medfûndur.

Tahsil için İstanbul’a geldi. Tâcî-zâde Sa’di Çelebi, Fenârî-zâde Muhyiddîn Efendi, Molla Mehmed Paşa ve Karabâlî gibi zâtlardan tahsil ve terbiye gördü. Karabâlî’nin medresesinde Mu’îd (yardımcı müderris) olarak vazîfe yaptı. İlimde olgunlaşıp yükseldikten sonra; Edirne Beylerbeyi Medresesi, Bursa Veliyyüddîn oğlu Ahmed Paşa ve Ferhâdiyye medreselerinde müderrislik yaptı. Daha sonra Çorlu Medresesi, İstanbul Muhammed Paşa Medresesi ve Edirne Üçşerefeli medreselerinden birisinde ve İstanbul Sahn-ı semân medreselerinde müderrislik vazîfesini yürüttü. Çorlu Medresesi tamamlanıp, bu medreseye bir müderris ta’yin olunsun diye pâdişâh ferman buyurunca, bu vazîfe Çivi-zâde Muhyiddîn Efendi’ye verildi. Çorlu Medresesi’nde müderris iken 934 (m. 1527) senesinde Mısır kadılığına ta’yin olunup, Allahü teâlânın dîninin emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından sakındırmak husûsunda gayret gösterdi. On yıl orada kaldıktan sonra 944 (m. 1537) senesinde Anadolu kadı-askerliğine ta’yin olundu. 945 (m. 1538) senesinde Sa’dî Sa’dullah Efendi’nın vefâtı üzerine şeyhülislâm oldu. Bu vazîfeyi adâlet ve doğruluk üzere üç yıl dokuz ay yürüttü. Vermiş olduğu fetvâ ve kararlar gayet açık ifadeli ve kesin idi. Bu fetvâları verirken, kendini hatâdan korumak için, bütün kavilleri ve mezheplerin hükümlerini de yazardı. 948 (m. 1541) senesinde şeyhülislâmlık vazîfesinden alınıp, emekli oldu. Oğlu ile birlikte hac ibâdetini yerine getirip, Resûlullah (s.a.v.) efendimizin kabr-ı şerîfini ziyâret ettikten sonra İstanbul’a döndü. Tekrar Sahn-ı semân medreselerinden birisine müderris olarak ta’yin edildi. 952 (m. 1545) senesinde Rumeli kadıaskeri oldu. Bu vazîfeyi yürütürken de, herkesle iyi geçinip, kibirlenmekten uzak, mütevâzi bir hayat sürdü. Bu vazîfeye devam ederken vefât etti.

Çivi-zâde Muhyiddîn Efendi, âlim, faziletli ve kibirden uzak, tevâzu ve takvâ sahibi bir zât idi. Cömert ve kerem sahibi, yüzü nurlu, hoş sohbet olup, güzel ahlâkı üzerinde toplamıştı. Bütün naklî ilimlerde yüksek derece sahibi ve fıkıh, tefsîr, hadîs ve usûl ilimlerinde özel ihtisas sahibi idi. Hanefî fıkhında son derece yüksek olup, sanki ikinci İmâm-ı Muhammed Şeybânî idi. İslâm dîninin hükümlerini yerine getirmekte âdil idi ve hakîkati ortaya koyardı. Bütün vakitlerini ilimle ve ibâdetle kıymetlendirirdi. “Allahü teâlânın indinde en faziletliniz takvâsı en ziyâde olanınızdır.” (Hucurât-13) meâlindeki âyet-i kerîmesi mucibince, Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için ibâdet eder, şüpheli, haram ve mekrûhlardan sakınırdı. Nefsinin arzularını yapmamakta ve istemediklerini yapmak husûsunda herkesten ileri idi. İyilikleri emr edip kötülüklerden sakındırma husûsunda, hakkı anlatmakta çok gayretliydi. Tarikatçı geçinen kimseleri ve bid’at ehlini sapıklıkla itham eder ve her vesile ile onları rencide etmekten çekinmezdi. Kâdılık zamanında adâletle hüküm ederdi. Hak ile bâtılın ayrılmasında keskin kılıç gibi idi.

Özellikle fıkıh ilminde, devrinin önde gelen âlimlerindendi. İslâmî ilimlerin çeşitli dallarına âit ba’zı mühim eserlere açıklamalar yazdığı gibi, şu eserleri vardır: 1- El-Îşâr fî Hall-il-Muhtâr: Hanefî fıkhına dâir bir eserdir. 2- Hüsn-ül-kâri fit-tecvid: Kırâat ve tecvîd ilmine dâirdir. 3- Fetâvâ-i Çivi-zâde, 4- Telvîh adlı meşhûr fıkıh usûlü kitabının bir bölümüne geniş açıklama yazmıştır. 5- Mîzân-ül-müddeiyyeyn fî ikâmet-il-beyyineteyn, 6- Risâletün fî tahrîri da’vâ el-mülk.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Şakâyık-ı Nu’mâniyye cild-1, sh. 496

2) Şezerât-üz-zeheb cild-8, sh. 303

3) El-A’lâm cild-6, sh. 40

4) Devhât-ül-meşâyih sh. 19

5) Kâmûs-ül-A’lâm cild-3, sh. 1902

6) Peçevî Târihi cild-1, sh. 32

7) Şakâyık-ı Nu’mâniyye tercümesi (Mecdî Efendi) sh. 446

8) Osmanlı Müellifleri cild-1, sh. 268