Osmanlılar zamanında yetişen Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerinden. Onsekizinci Osmanlı şeyhülislâmıdır. Babası Kanunî devri şeyhülislâmlarından Çivi-zâde Muhyiddîn Mehmed Efendi’dir. Aslen Muğla taraflarındandır. 937 (m. 1530) senesinde İstanbul’da doğdu. 995 (m. 1587) senesinde İstanbul’da vefât edip, Eyyûb Sultan civarında babasının yanına defnedildi.
İlk tahsilini babasından alan Mehmed Efendi, onüç yaşında iken babası ile birlikte hac yapmakla şereflenip, Mekke-i mükerreme ve Medîne-i münevvereyi ziyâret şerefine kavuştu. Hac yolculuğu esnasında ba’zı fıkhi metinleri ezberledi. Vefâtına kadar babasının ilminden istifâde etti. 954 (m. 1547) senesinde babası vefât edince, onyedi yaşında zekî ve ilim sahibi bir gencin zayi olmaması için, bir hizmette vazîfelendirildi. Bu arada ilmini artırmak için zamanın ileri gelen âlimlerinden Pervîz Efendi, Taşköprü-zâde ve Karasili Hasen efendilerden ilim öğrendi. Daha sonra Anadolu kadıaskerliğinden emekli Ma’lûl Emîr Efendi’den ilim öğrendi. Rumeli kadıaskeri Abdürrahmân Efendi’nin hizmetine girdi. Ondan me’zûn olup, onun kelimesiyle (kızıyla) evlendi. 964 (m. 1557) senesinde Kâsımpaşa Medresesi’ne, sonra Süleymâniye Medresesi’ne müderris ta’yin edildi. 977 (m. 1569) senesinde Şam kadısı oldu. Bir sene sonra Kâhire, bir sene sonra da Bursa, 981 (m. 1573) senesinde Edirne kadılıklarına ta’yin edildi, iki sene sonra da İstanbul kadısı olup, yirmi gün sonra da Anadolu kadıaskeri oldu. İki sene sonra Rumeli kadıaskeri oldu. İki sene bu vazîfede kaldıktan sonra, 987 (m. 1579) yılında emekli oldu. İki sene sonra ikinci defa sadr-ı ulemâ oldu. 989 (m. 1581) senesinin son aylarında şeyhulislâm oldu. 995 (m. 1587) senesinde, ellisekiz yaşlarında vefât etti. “Çivi-zâde Efendi bu cihandan eyledi rıhlet” mısrasıyla vefâtına târih düşürüldü. Beş sene üç ay altı gün şeyhülislâmlık makamında bulundu.
Çivi-zâde Hacı Mehmed Efendi, ömrünü, Allahü teâlânın dînini öğrenip, insanlara öğretmeye vakfetmişti. Cömertliği, güzel ahlâkı, Selef-i sâlihînin yolundan gitmesi, onlar gibi olmaya çalışması ile tanınırdı. İnsanlara zulm edenlere hiç müsamaha göstermez, haksızlığa uğrayanların haklarını alıp, zulmü ortadan kaldırırdı. Pâdişâha ve sadr-ı a’zama gerekeni çekinmeden söyler, yanlışlığa meydan vermezdi. Bir vezîr-i a’zamın şeyhülislâmın ayağına gelmesi hâdisesi, ilk defa Çivi-zâde Hacı Mehmed Efendi zamanında vâki oldu. Sadr-ı a’zam Özdemiroğlu Osman Paşa’nın ilk olarak bu şeyhülislâmı makamında ziyâret etmesi, daha sonraları âdet hâline getirildi. Çivi-zâde Efendi, fakir, zengin, pâdişâh, vezir, âmir, me’mur, bütün insanların sevgisini kazandı. İnsanlara sık sık nasihat eder, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlatırdı. Kibir ve gurûrdan uzak durur, tevâzuyu elden bırakmazdı. Emrinde çalışanlara güzel muâmele eder, onların sıkıntılarını giderirdi. Âlim ve kadıların çocuklarının tahsiliyle ilgilenir, babalarından öğrendikleri bilgilerin heba olmamasına gayret gösterirdi.
Pekçok talebe yetiştiren Çivi-zâde, edîb ve şâir, aynı zamanda hattât idi. “El-Esbâh ven-nezâir” adlı esere ta’likatı vardır. Zamanındaki her devlet büyüğü gibi Çivi-zâde’nin de birçok hayır eserleri vardır. Zeyrek yakınlarında bir câmi ve medrese, kürkçübaşı Süleymânağa Câmii yanında da bir mescid yaptırmıştır.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Şakâyık-ı Nu’mâniyye zeyli (Atâî) sh. 292, 386
2) Hadîkat-ül-cevâmi’ cild-1, sh. 72, 73
3) Devhat-ül-meşâyıh sh. 31
4) Tuhfe-i hattâtin sh. 444