ALİ BİN MUHAMMED BEKRÎ

Şafiî mezhebi fıkıh âlimi. İsmi, Ali bin Muhammed bin Abdürrahmân bin Ahmed bin Muhammed el-Bekrî es-Sıddîkî olup, Künyesi Ebü’l-Hasen’dir. Doğum târihi ve yeri belli değildir. 952 (m. 1545) senesinde Kâhire’de vefât etti. İmâm-ı Şafiî hazretlerinin kabri civarına defnedildi.

Ebü’l-Hasen, fıkıh, hadîs, tefsîr ve diğer ilimleri; Kâdı Zekeriyyâ, Burhânüddîn İbni Ebi’ş-Şerîf ile başkalarından, tasavvuf yolunu; Şeyhülislâm Radıyyüddîn el-Gazzi ve Şeyh Abdülkâdir Deştûtî’den öğrendi. Din ilimlerinde üstün bir dereceye yükseldi.

Ebü’l-Hasen’in babası Kâdı Celâlüddîn, Abdülkâdir Deştûtî’yi sevenlerden biri idi. Gavrî isminde birisi, ona haksızlık yaptı. Kâdı Celâlüddîn de, hakkını korumak için Abdülkâdir Deştûtî’ye başvurdu. Gavrî’yi, yaptığı işten dolayı şikâyet etti. Deştûtî de; “Ey Celâlüddîn, hakkını aldığımda, bana oğlun Ebü’l-Hasen’i hizmet etmesi için vereceksin” dedi. O da kabûl etti. Neticede, oğlu Ebü’l-Hasen’i onun hizmetine verdi. O sırada Ebü’l-Hasen, fazilet sahibi, ilme âşık bir genç idi. Abdülkâdir Deştûtî’nin huzûruna geldiğinde, Deştûtî ona; “Ey Ebü’l-Hasen, Şam’dan sana ders verecek ve seni irşâd edecek hocan gelinceye kadar bundan böyle kimseden ders okuma” buyurdu. O da emrine uydu. Aradan bir zaman geçince, Ebü’l-Haseri oradaki hocalardan ders okumak istedi. Bu husûsta Abdülkâdir Deştûtî’den izin istedi. O da tekrar; “Olmaz! Hocan yakında Şam’dan gelecek” buyurdu. Çok geçmeden Şeyhülislâm Radıyyüddîn Gazzî Kadirî geldi. Abdülkâdir Deştûtî’ye selâm verdi. Öteden beri aralarında muhabbet vardı. Abdülkâdir Deştûtî, Ebü’l-Hasen’e dönüp; “Kalk ey Ebü’l-Hasen! İşte bu zât, Şam’dan geleceğini söylediğim hocandır” buyurdu. O da kalkıp hürmet etti. Abdülkâdir Deştûtî, Radıyyüddîn Gazzî’ye dönüp; “Ebü’l-Hasen’e ilim öğretirsiniz” buyurdu ve Ebü’l-Hasen’e de onunla beraber gitmesini, derslerini dinlemesini tenbîh etti. Ebü’l-Hasen, gece-gündüz onun yanında kalıp, derslerini dinledi. Daha sonra da, hocasının emriyle Mısır’daki diğer âlimlerin derslerinde bulundu. Ebü’l-Hasen, hocasının sohbetlerinde bulunup, terbiyesinde yetişip, ilim, edeb ve güzel ahlâk sahibi olunca, birgün hocası onu çağırdı ve; “Ey Ebü’l-Hasen, şimdi senden birşey istiyorum. Merkebine bineceksin. Bir elinde çörek, diğer elinde soğan olduğu hâlde, bunları yiyerek Câmi’ul-Ezher Medresesi’ne gideceksin. Daha sonra da dönüp yanıma geleceksin” buyurdu. Ebü’l-Hasen, hiç tereddüt etmeden hocasının emrini yerine getirdi. Geri döndüğünde, hocası; “Ey Ebü’l-Hasen, artık Mısır ikimizi almaz oldu. Birimizin buradan ayrılması îcâb ediyor. Kemâle gelmiş bir zât olarak burada kalacaksın” buyurdu ve Mısır’dan ayrılıp Şam’a gitti.

Ebü’l-Hasen, çok kıymetli eserler yazdı, kasideler söyledi. Bir kasidesinde özetle şöyle dedi:

“Ey gaflet uykusuna dalmışlar! Artık uykudan uyanınız. Şimdi uyuyacak zaman değildir. Ey kerîm olan Allahü teâlâdan yüz çevirenler! Siz O’ndan yüz çevirip haddi aşıyorsunuz. Allahü teâlânın sayısız ni’metleri içindesiniz. Dünyânın parasına, malına, mülküne kalbinizi bağlamayın. Birgün gelip, herşey yok olup, elinizden çıkacak. Ancak Allahü teâlâ ve O’nun sevdiği, beğendiği ameller kalacaktır. Nerede o azgın, taşkın Fir’avnlar? Öyle ki, ovalara ve çöllere sığmayan orduları vardı. Nerede o gelmiş geçmiş krallar, hükümdârlar? Nerede onların medhedicileri? Nerede onların siyah bayrakları ve sancakları? Nerede o dünyânın doğusuna ve batısına sahip olan İskender? (Üçüncü İskender, Kur’ân-ı kerîmde Zülkarneyn adıyla bildirilen mübârek bir zâttır. Peygamber veya evliyâdandır. Doğuya ve batıya gittiği için Zülkarneyn denildi. Yâfes soyundan idi. Hızır aleyhisselâm, bunun kumandanlarından ve teyzesinin oğlu idi. Birinci ve ikinci İskenderlerden önce idi. Hazret-i İbrâhim ile görüştü. Duâsını aldı. Avrupa ve Asya kıt’alarına mâlik oldu.) Nerede ilim irfan sahipleri? Nerede vefalı dostlar, kardeşler, yakınlar? Onların yaşadıkları yerleri gez gör ve onlardan haber sor. Neticede hepsinin öldükleri haberini alırsın. Ümmetlerden nicesi toprak altında olup, kalbleri de hasret ile doludur. Onlar himâye (koruma) altında idi. Onlar ve yaşadıkları vakitler de ölüp gitti. Zaman, esef ederek onlar için ağlamakta ve yaşlar dökmektedir. Dün onların hepsi evlerinde yaşamakta idi. Bu gün ise, toprağın altında kemik ve toz yığını hâlinde bulunurlar. Dünyâ durdukça salât ve selâm, Muhammed aleyhisselâmın ve âlinin üzerine olsun.”

Ebü’l-Hasen’in yazdığı eserlerden ba’zıları şunlardır: 1-Hâşiyetü alâ şerh-ıl-mahallî, 2-Risâlet-ül-Ehâdiyye, 3-Şerh-ur-Ravd, 4-Şerh-ül-Âdâb, 5-El-Kenz fî şerh-il-Minhâc lin-Nevevî, 6-El-Matlab fî şerh-il-Minhâc, 7-El-Mugnî şerh âhar alel-Minhâc, 8-Nebzetü fî fedâil-in-nısfı min Şa’bân.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-7, sh. 208

2) Şezerât-üz-zeheb cild-8, sh. 292

3) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh. 744

4) El-Kevâkib-üs-sâire cild-2, sh. 194