ABDÜRRAHMÂN ECHÛRÎ

Mâlikî mezhebi fıkıh âlimi. İsmi, Abdürrahmân bin Muhammed el-Echûrî el-Mısrî’dir. Lakabı Zeynüddîn olup, “Echûrî” nisbeti ile meşhûr oldu. Echûr, Mısır’da bir köydür. “Müfü’l-müslimîn” diye de tanınırdı. Doğum târihi belli değildir. 950 (m. 1553) senesinden sonra vefât etti.

Önce Kur’ân-ı kerîmi ezberleyip, “Kırâat-ı erbe’a aşere” üzere Şeyh Şihâbüddîn Kastalânî’den okudu. Ayrıca bizzat huzûrunda, onun te’lîf ettiği eserlerinden “Mevâhib-i Ledünniyye”yi de okudu. Fıkıh ve başka ilimleri, Şeyh Şemseddîn Lâkânî’den ve onun kardeşi Şeyh Nâsıruddîn’den ve başka âlimlerden tahsîl etti. Birçok âlim ona, fetvâ vermesi ve ders okutması husûslarında icâzet (diploma) verdiler. Mısır’da müderrislik yaptı. Birçok talebeye ders okuttu. Ondan fetvâ soranlar çoktu. Bu bakımdan kendisine, “Müftî’l-müslimîn” (Müslümanların müftîsi) denmişti. Çok faydalı eserler yazdı.

Mâlikî fıkhına yazdığı “Şerh-ı Muhtasar-ı Şeyh Halîl” kitabı meşhûrdur. Uzak yerlere giden kervanlar, onun eserlerini tâ Magrib ve Tekrûr’a kadar götürmüşlerdi. Böylece eserleri çok yere yayılmıştır.

Şeyh Nâsıruddîn Lâkânî, ilim öğrenmek için yanına gelen gençleri, Echûrî’ye gönderirdi. Çünkü onun ilmi daha sağlamdı. Nakilleri daha çok hıfzederdi. Cömert huylu olup, az konuşur, boş sözler söylemezdi. Bütün a’zâlarını günah işlemekten korurdu. Çok Kur’ân-ı kerîm okur ve geceleri teheccüd namazı kılardı.

Abdülvehhâb-ı Şa’rânî diyor ki: “Echûrî hastalandığı zaman, yanına gitmiştim, ölüm zamanı çok yaklaşmış, neredeyse canı boğazında olduğundan, eliyle suyu ağzına kadar götürecek kuvveti yoktu. O sırada, suâl sormak için bir şahıs geldi. Beni oturtunuz dedi. Biz de onu oturtup, yaslanması için arkasına bir şeyler koyduk. O şahıs, suâlini yazıp uzattı. Hastalığının çok şiddetli olmasına rağmen, şuuru ve aklı yerindeydi. Belki bu, bizim ona yazılı olarak sorduğumuz suâllerin sonuncusu idi. O gece vefât etti. Vefâtı, 960 (m. 1553) senesinden sonra oldu. Mezarı Karâfe kabristanında Câmi-i Mahmûd civârında, Yûsuf aleyhisselâm ile kardeşinin buluştuğu yerdedir. Kabri, herkes tarafından, bilinmekte olup, ziyâret edilmektedir.”

Yine Şa’rânî diyor ki: “O, kabrinin bulunduğu yere uğradığı zamanlarda; “Ben bu yeri çok seviyorum” derdi.”

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-5, sh. 167

2) Şezerât-üz-zeheb cild-8, sh. 329, 330

3) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh. 545

4) El-Kevâkib-üs-sâire cild-2, sh. 160

5) Neyl-ül-ibtihâc sh. 175, 176