Osmanlılar zamanında yetişen Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerinden. İsmi, Abdülvâsi’ bin Hayreddîn Hıdr Dimetokî’dir. Babası Osmanlı paşalarından idi. Edirne’nin kırk kilometre güneyinde bulunan Dimetoka’da doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 944 (m. 1537) senesinde vefât etti.
Küçüklüğünden i’tibâret ilim ile meşgûl olarak yetişen Abdülvâsi’; Mevlânâ Şücâ’uddîn-i Rûmî, Azârî, Efdal-zâde ve Mevlânâ Lütfî Tokâdî’den okudu. Sonra ilim öğrenmek için seyahate çıktı. Horasan beldelerinden Hirat’a vardı. Orada, Sa’düddîn-i Teftâzânî’nin torunu olan büyük âlim Havâşî’den, Seyyid Şerîf Cürcânî’nin Şerh-ül-Adûdiyye kitabını ve başka kitapları okudu. İlim tahsilini tamamlayıp, zamanının önde gelen büyük âlimlerinden olan Abdülvâsi’, bundan sonra memleketine döndü.
Bu sırada Osmanlı Sultânı Yavuz Sultan Selim Hân pâdişâh idi. Bu zâta çok ikram ve ihsânda bulundu. Ona, Edirne’de Ali Bey Medresesi’nde vazîfe verildi. Daha sonra sırasıyla; İstanbul ve Bursa kadılığı, Anadolu ve Rumeli kadıaskerliği vazîfelerinde bulundu. 929 (m. 1522) senesinde emekli oldu. Osmanlılar, ilme ve âlime çok kıymet verdikleri için, bu zâta, emekli olduğu zaman üçyüz akçe (takriben yedi reşâd altını) maaş bağlandı.
Devlete âit çeşitli vazîfelerde bulunmakta iken ilmî faaliyetlerini hiç aksatmadı, ilme çok hizmet etti. Hayır ve hasenat sahibi, eli açık, cömert bir zât idi. Eline geçenleri Allah rızâsı için sarf ederdi. Edirne’de bir mektep ve bir medrese, Bursa’da da bir mektep yaptı. Bundan sonra, bütün kitaplarını âlimlerin istifâdesi için Edirne’de vakfedip, malının hepisini de Allah rızası için dağıttı. Bir câriyesi vardı. Onu da serbest bırakıp, sâlih bir zât ile evlendirdi. Sonra hacca gitti. Hacdan sonra memleketine dönmeyip, Harem-i şerîfte mücavir olarak kaldı. Çoluk-çocuk, mal-servet gibi kendisini meşgûl edecek herşeyden uzaklaşıp, bütün vakitlerini ibâdet ve tâat ile geçirmeye başladı. Vefât edinceye kadar bu şekilde devam etti.
Abdülvâsi’ hazretlerinin yetiştirmiş olduğu fazilet ve istidat sahibi talebelerinin hepsi, pâdişâh fermanı ile çeşitli medreselerde münâsib yerlere yerleştirilip, kendilerine müderrislik vazîfesi verildi Abdülvâsi’ bin Hayreddîn, aynı zamanda kuvvetli bir şâir olup, şiirlerinde Vâsi’î mahlasını (takma adını) kullanırdı.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Şezerât-üz-zeheb cild-8, sh. 257
2) Sicilli Osmânî cild-3, sh. 403
3) Şakâyık-ı Nu’mâniyye tercümesi (Mecdî Efendi) sh. 394