ŞÜCÂEDDÎN-İ KARAMÂNÎ

Osmanlılar devrinde Anadolu'da yetişen evliyadan. İsmi, Şücâeddîn'dir. Aslen Aksaraylı olup, Karamanı nisbetiyle meşhur olmuştur. Doğum ve vefât târihleri kesin olarak bilinmemekle birlikte, Çelebi Sultan Mehmed Hân ve İkinci Murâd Hân zamanlarında yaşadığı bilinmektedir. Edirne'de vefât etti ve orada Debbâglar mahallesindeki mescidi ve dergâhının bulunduğu yerde defnedildi.

Zamanının büyük evliyası Şeyh Hâmid-i Kayseri'nin (Somuncu Baba'nın) sohbetinde bulunup, ondan aklî ve naklî ilimleri tahsil etti ve feyz aldı. Yüksek derecelere kavuştuktan sonra, Edirne'de talebe yetiştirip, Allahü telâlanın yüce dînini ve Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) güzel ahlâkını anlatmakla meşgul oldu.

Birgün Sultan ikinci Murâd Hân Edirne'de abdest tazelemek üzere çıktığı zaman ayağı kayıp düştü. O sırada nûr yüzlü bir kimse peyda oldu. Sultânı elinden tutup, o tehlikeli hâlden kurtardı ve aniden kayboldu. Daha sonra Pâdişâh, kendini tehlikeden kurtaran o zâtla görüşmek istedi. Edirne'nin bütün sâlih kimselerini huzuruna da’vet etti. Ancak, da'vet ettiği kimseler arasında aradığı zât yoktu. Nihâyet bütün Edirne halkını bir yere toplatıp, birer birer gözden geçirdikten sonra aralarında, elinden tutup kurtaran Şücâeddîn Karamânî'yi buldu. Ona hürmet edip, iltifat ve ihsanlarda bulundu. Debbaglar mahallesinde ona bir mescid ve bir dergâh yaptırdı. Talebelerine Muradiye evkâfından maaş bağlatıp, ihsanlarda bulundu.

Şücâeddîn Karamânî, kendi mezarının duvarını, kendi eliyle kerpiçden yaptı. Her kerpici, yerine üç defa İhlâs sûresi okuyarak koydu.        

Kânûnî Sultan Süleymân Hân, Padişahlığı zamanında Edirne'ye geldiğinde, mescidini büyültüp câmi hâline getirdi. Oraya Kur'ân-ı kerim okuyan hafızlar, müezzin ve hatîb ta’yin etti. O sırada dergâhında vazifeli olan Cerrah-zâde Mustafa Çelebi Şeyh Şücâeddîn Karamanî hazretlerinin yaptığı duvarı yıktırmayıp, bereketlenmek için olduğu gibi bıraktı.

 Şücâeddîn Karamânî, dergâhını ve mescidini büyütüp i'mâr eden mîmârın rü'yasına girip, onu İslama da'vet etti. O da ertesi gün İslâmı kabul edip hidâyete kavuştu, ismini "Hidâyet” olarak değiştirdi.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Şakâyik-ı Nu'mâniyye tercümesi (Mecdî Efendi) sh. 94