Hindistan’da yetişen tasavvuf büyüklerinden. İsmi Şeyh Hüsâmeddîn olup, Mankpûr şehrindendir. Şeyh nûr Kutb-i âlem’in halifesidir. Doğum ve vefât târihleri bulunamamış ise de, dokuzuncu asrın ortalarında vefât ettiği bilinmektedir.
Şeyh Hüsâmeddîn, zamanında bulunan âlim ve velilerin önde gelenlerinden idi. Zâhirî ve bâtınî ilimleri kendisinde toplamış idi. Çok talebe yetiştirdi. İnsanlara çok fâideli oldu. Çok ibâdet ve tâat yapardı. Hergün sabah ile kuşluk vakti arası Kur’ân-ı kerîmden onbeş cüz okurdu. Talebelerinden birisi hocasından duyduğu hikmetli sözleri toplayıp, Refîk-ül-ârifîn isimli bir melfûzât (sözlerinin toplandığı) eser meydana getirmiştir. Bu kitapta bildirilen ve Şeyh Hüsâmeddîn hazretlerine âit olan kıymetli sözlerden ba’zıları şunlardır:
“Müridin (talebenin) pîrine (hocasına) olan itaati, elbisede bulunan yamanın elbiseye olan itaati gibidir. Pîrin sözüne tam itaat eden hakiki sâdık bir talebe, beyaz elbise üzerindeki beyaz yama gibi olup, elbisenin yıkanmasıyla yıkanır ve beyazlar. Pîre gelen her feyz ona da ulaşır ve bu talebe saadete ulaşır. Pîrin sözüne uymakta gevşek davranan talebe, ismen talebedir. Onun hâli, beyaz elbise üzerindeki siyah yama gibidir. Pîrin feyzi ona ulaşsa da, pek fâidesi olmaz.”
Tasavvuf yolunda hocamdan hilâfet aldıktan sonra yedi sene çok açlık ve riyâzet çektim. Acıkınca su içer, meşgûl olurdum. Birgün çocuklarımdan birisi gelerek, çok acıktığını söyledi ve ağlamaya başladı. Allahü teâlâya duâ ederek; “Senin gibisi, benim gibisine elbette kâfi gelir” dedim. O zamana kadar bizim için hiçbir şey göndermemiş olan bir şahıs, hemen bir tabak yemek gönderdi. Başka bir kimse, epeyce peynir gönderdi. Bunları görünce; “Açlığa sabretmemiz bizim için daha fâideliydi. Böyle bir söz nasıl oldu da ağzımdan çıktı?” diyerek kendi kendime çok üzülüp esef ettim. Çok pişman oldum.”
“Bir kimse kutupluk makamına da gelse, Kur’ân-ı kerîm okumayı terk etmemeli, günde en az üç cüz okumalıdır.”
“Tama’ (insanlardan birşey beklemek huyu) hastalık; insanlardan istemek, baygınlık; elinde olandan ihtiyâç sahiplerine vermemek ise ölümdür.”
“Dünyâ gölge gibi, âhıret ise güneş gibidir. İnsan ne kadar gölgeye gitse, yine de gölgeyi yakalıyamaz. Fakat güneşe doğru gidince gölge de beraberinde gelir.”
“Herkesle ol. İnsanlar arasında, bulun. Fakat hiçkimseye yük olma.”
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Ahbâr-ül-ahyâr sh. 182
2) İzâh-ül-meknûn cild-1, sh. 581