SİRÂCÜDDÎN-İ KAYSERÎ (Sirâc bin Müsâfir)

Anadolu’da yetişen Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerinden. İsmi, Sirâc bin Müsâfir bin Zekeriyyâ bin Yahyâ bin İslâm bin Yûsuf el-Kayseri er-Rûmî el-Makdisî olup, lakabı Sirâcüddîn’dir. Anadolu’da Kayseri’de yetişen büyük zâtlardandır 795 (m. 1393) senesinde Meshed kasabasında doğdu. 856 (m. 1452) senesinde Kudüs’de vefât etti. Mescid-i Aksa yakınında bulunan ve Bâb-ür-Rahmet denilen yerde defnolundu.

Meşhed beldesinde yetişip büyüyen Sirâcüddîn, Acem beldesine gitti. Orada aklî ilimleri okudu. Dönüşünde, Molla Fenârî ile buluştu. Onun talebeleri arasına katıldı. Fıkıh, tefsîr, hadîs, sarf, nahiv, me’ânî, beyân ve başka ilimleri öğrendi.

Şerh-ül-mûcma’isimli eseri, eserin müellifi olan İbn-i Feriştâ’nın huzûrunda okudu. Muhammed bin Ebîh’den ferâiz ve başka ilimleri öğrendi. İlimde yükselip, zamanında bulunan âlimlerin ileri gelenlerinden olunca, bir müddet talebelere ders okutmakla meşgûl oldu. Daha sonra ders okutmaktan ayrılıp, tasavvuf yolunda bulunmaya karar verdi. Bu yolun büyüklerinden birçok zât. İle görüştü. Ebû Bekr Zeynüddîn-i Hafi bunlardandır. Sirâcüddîn hazretleri, 828 (m. 1424) senesinde hacca gitti. Hac dönüşünde Kudüs’de yerleşti. Orada bulunanlar, onu tanımadıkları için pek alâka göstermediler. Fakat onu görmek için memleketinden ziyârete gelenlerin çokluğunu gördükçe, bu zâtın üstünlüğünü anladılar. Bir medresede ders vermesini teklif ve rica ettiler. O da kabûl edip, ders vermeye başladı, insanlar onun ilminden çok istifâde ettiler. Kelâm ve Arabî dersleri verdi. Ondan ilim öğrenip istifâde eden talebelerinden Kemâl bin Ebî Şerîf diyor ki: “Bildiği şeyleri anlatmakta gayet rahat ve serbest idi. Derslerinde devamlı olarak nasihat edici sözler söylerdi. Zor mes’eleleri çözmekte çok mahir idi. Tedkîk ve tahkîki (inceleme ve araştırması) kuvvetli idi. Hanefî mezhebi fıkıh bilgilerini çok iyi bilir, çok güzel anlatırdı. Ders esnasında, bu ilimde daha önce mu’teber âlimler tarafından yazılmış olan kıymetli kitapları yanında bulundururdu. Fıkhî mevzûlarda, önce Hidâye şerhine bakardı. İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin İhyâ kitabını çok okurdu.”

Anadolu’da bulunan vezirlerden birinin hanımı, bu zât için Kudüs’de bir medrese yaptırdı. Vefâtına kadar orada ders okuttu.

Sirâcüddîn-i Kayserî; dîni sağlam, iyilik ve ihsân sahibi, kıymetli bir zât idi. Devamlı olarak emr-i ma’rûf ve nehy-i münker yapardı. İffet ve haya sahibi idi. İnsanlara yük olmazdı. Bir işin kolayı, varsa, zorunu yapmak için kendisine zahmet vermezdi. Talebelerine iyilik eder, yardımda bulunurdu. Muhtasar-ı Câmi’ul-kebîr’i şerh etmiştir.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Ed-Dav-ül-lâmi’ cild-3, sh. 243