Kırâat, hadîs ve Şafiî mezhebi fıkıh âlimi. İsmi, Rıdvan bin Muhammed bin Yûsuf bin Selâme bin Behâ bin Sa’îd’dir. Künyesi Ebû Nâim ve Ebû Rıdâ, lakabı Zeynüddîn’dir. 759 (m. 1367) senesinde Münye-i Ukbe’de, doğdu. Hankâh-ı Şeyhû kasabasında büyüdü. Akabî, Kahiri, Sahrâvî ve Mukrî nisbet edildi. 852 (m. 1448) yılında Kâhire’de vefât etti. Emîr Kaçmaz türbesine defnedildi.
Küçük yaşta Kur’ân-ı kerîmi ezberleyen Rıdvan Akabî, zamanın en meşhûr âlimlerinden kırâat ilmini öğrendi. Yedi meşhûr kırâat âliminin herbirinin okuyuşlarına göre Kur’ân-ı kerîmi okumaya çalıştı. İmâm-ı Nâfi’ kırâatinden başkasını tam olarak öğrendi. İmâm-ı Nâfi’ kırâatini tamamlayamadı. Nûr Ebü’l-Hasen Ali Demirî Mâlîkî, Şemseddîn Gumarî, Zekiyyüddîn Ebü’l-Bereket, Si’ridî Mâlikî, Ebû Hayyân, Ya’kûb Cevşenî, Şemseddîn Neşvâ Hanefî, nûr bin Selâme, İbn-i Cezerî, İbn-i Zerâtîtî, Osman Bermâvî, Nâsıreddîn bin Keştagdî, Askalânî, İbn-i Kâsıh ve daha birçok âlimden kırâat ilimlerini öğrendi. Tahsili boyunca; Kâhire, Kudüs ve Hicaz’a gidip geldi. Gittiği yerlerin âlimlerinden istifâde etti. Kırâat ilminin yanında; fıkıh, usûl-i fıkıh, hadîs, kelâm, mantık, Arab edebiyatına dâir ilimleri de tahsil etti. Bilhassa hadîs râvîleri hakkında, Mısır’ın en ileri gelen âlimi oldu. Zamanın meşhûr âlimlerinden olan Bülkînî, İbn-i Mülakkın, Sadreddîn Menâvî, İzz bin Cemâ’a, Sadreddîn îbşîtî, Şemseddîn Kalyûbî, Şemseddîn Irâkî, Şemseddîn Şatnûfi gibi büyüklerin sohbetlerinde ve derslerinde bulundu. Onların ilimlerinden istifâde edip, icâzet aldı.
Tahsilinin sonunda, birçok ilimlerde söz sahibi oldu. Kırâat ve hadîs ilimlerinde zamanının bir tanesi idi. Dört mezhebin inceliklerine vâkıftı. Şafiî mezhebine göre fetvâ verirdi. Kâhire ve çevresinin nikâh nâibliği ile vazîfelendirildi. Daha sonra Zeynüddîn Zerkeşî’nin yerine Şeyhûniyye Medresesi’nin idâreciliğine ta’yin edildi. Merc Câmii’nde hatîblik yaptı. Bu vazîfeleri esnasında ve günlük hayâtında insanlara nasihatlerde bulundu. Ehl-i sünnet i’tikâdına göre îmânlarını düzeltmelerini, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını öğrenerek onlara uymalarını, Selef-i sâlihînin doğru ve güzel yolundan ayrılmamalarını tavsiye ederdi. Kendisine herkes tarafından, her husûsta i’timâd edilirdi. Sözünde doğru, muamelâtında mütevâzî, ahlâkında güzel, ilminde çok cömertti. Dünyâ malına ehemmiyet vermezdi. Pek güzel hattıyla yazmış olduğu nadide eserleri, insanların birşeyler öğrenmesini ümîd ederek istiyenlere verirdi. Aza kanâat eder, eline geçeni fakirlere verir, Allah yolunda harcardı. Uzun ömründe, güzel ahlâkı hiç değişmedi. Selef-i sâlihînin güzel yolundan ayrılmadı. Çok namazlar kılar, insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını öğretmek için adetâ çırpınırdı. Herkese karşı yumuşak ve merhametli davranır, kimseyi kırmazdı. Pekçok talebe yetiştirip, kıymetli eserler yazdı. Birçok kimseye, Allahü teâlânın mübârek kelâmını doğru olarak okumayı öğretmekle şereflendi.
Hadîs-i şerîflerle ilgili “El-Erbe’ûn-el-mütebâyine”, târih ve âlimlerin hayatlarına dâir “El-Müntekâ min tabakât-il-fukahâ” ve “Tabakât-ül-huffaz-iş-Şâfiiyyîn” adlı kitaplar, yazmış olduğu eserlerden ba’zılarıdır.
Vefâtında, zamanın ileri gelenleri, devlet adamları ve âlimler hazır bulundular. Onun ölümüne üzülmeyen kalmadı. Bilhassa hadîs-i şerîf ilmiyle uğraşanlar en büyük dayanaklarını kaybetmişlerdi.
Pek güzel şiirler da yazan Zeynüddîn Mükrî, bir şiirinde şöyle buyurur:
“Ey yüce insan, Allahın kullarına acı.
Zayıf ve kimsesizlere acıyana da, en büyük acır.”
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Ed-Dav-ül-lâmi’ cild-3, sh. 227
2) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh. 369
3) Mu’cem-ül-müellifîn cild-4, sh. 166
4) İzâh-ül-meknûn cild-1, sh. 53
5) El-A’lâm cild-3, sh. 27