PÎR İLYÂS

Anadolu’da yetişen evliyânın büyüklerinden. İsmi, Şücâeddîn İlyâs’dır. Gümüşlüzâde diye de bilinir. Amasyalı olup, doğum târihi bilinmemektedir. 813 (m. 1410) senesinde vefât etti. Amasya’da Sevâdiye denilen mahalledeki mezarlığın başında bulunan küçük tepe üzerindeki pirler türbesinde medfûndur.

Zamanındaki âlimlerden aklî ve naklî ilimleri tahsil etti. Beldesindeki âlimler arasında önemli bir yeri olan Pîr İlyâs, Amasya müftîliği vazîfesini yürüttü. Timur Hân Amasya’yı aldığı zaman, onu Türkistan’da bulunan Şirvan ahâlisinin istifâdesi için gönderdi. Ona ihtiyâcını karşılayabilecek kadar bir maaş verilmesini emretti. Pîr İlyâs’in Şirvan’a gitmesinden sonra, yeğeni Gümüşlüzâde Celâleddîn Abdürrahmân Çelebi Amasya Müftîsi oldu. Pîr İlyâs, Şirvan’da ilim öğretmekle meşgûl olduğu sırada, ârif-i billah Sadreddîn eş-Şirvânî’nin sohbetiyle şereflendi. Onun yanında kırk gün halvette kaldı. Halvet esnasında; riyâzet (nefsin istediği şeyleri yapmamak), mücâhede (nefsin istemediği şeyleri yapmak) ile ve ibâdet etmekle meşgûl oldu. Daha sonra aslî vatana dönüp, oniki sene müddetle mücâhede ve riyâzetle meşgûl oldu. Kemâle geldi. Zeynüddîn-i Hafi hazretlerinin şöhretini duyunca, Horasan’a gidip onun sohbetinde bulunmaya karar verdi. Bu sırada bir gece rü’yâsında Resûlullah efendimizi (s.a.v.) gördü. Resûlullah (s.a.v.); “Yâ İlyâs, Sadreddîn’e git, Sadreddîn’e git” buyurdu. Resûlullahın emriyle, Şeyh Sadreddîn Şirvânî’ye gitmeye karar verdi. Ona tekrar talebe olmak üzere yola çıktı. Şeyh İlyâs o beldeye yaklaştığı zaman, Sadreddîn Şirvânî hazretleri talebelerine; “Pîr İlyâs geliyor, onu karşılayın” buyurdu. Dergâha varıp, o mübârek zâtın önüne diz çöküp elini öptü. Bunun üzerine; “Ey Molla İlyâs, Resûlullahın (s.a.v.) yol göstermesi ni’metine herkes kavuşamaz” buyurdu ve onun gördüğü rü’yâyı bildiğini işâret etti. Bundan sonra Pîr İlyâs, Şeyh Sadreddîn Şirvânî’nin hizmetinde uzun müddet kalıp, mücâhede ve riyâzetle meşgûl oldu. Timur Hân’ın vefâtından sonra, 809 (m. 1406) senesinde, hocasının izniyle sıla-i rahm için memleketine döndü. Hocasının vefâtı haberini duyunca, Amasya’da Târiyye diye meşhûr olan Gümüşlü Câmii’nin yanında bulunan Gümüşlüoğlu Dergâhı’nda talebe yetiştirip, Allahü teâlânın yüce dînini, Resûlullah’ın (s.a.v.) güzel ahlâkını anlatmağa ve yaymaya başladı. Bu vazîfeyle meşgûl olurken Allahü teâlânın rahmetine kavuştu.

Nakl olunur ki; Pîr İlyâs hazretleri vefât ettiği zaman, yıkayan kişi, mübârek cesedini bir nehir kenarında teneşir üzerine koyup yıkamaya başladı. Bu sırada teneşirin bir ayağının bulunduğu yer çöküp cesedi yere düşmek üzereyken, Pîr İlyâs, mübârek elleriyle teneşirin bir tarafına yapışıp kendini düşmekten kurtardı ve teneşiri de düzeltti. Bu vesileyle, Allahü teâlânın sevgili kulları olan evliyânın ölmediğini ve dirilik alâmetlerinin onlardan her zaman zuhur edebileceğini bildirmiş oldu.

Timur Hân’ın âdeti, gittiği beldenin âlimlerini imtihan eder, kendi ilmî hey’eti tarafından sorulan sorulara cevap verdiği takdîrde o âlimi mükâfatlandırırdı. Amasya’ya geldiği zaman, o şehrin âlimlerini imtihana da’vet etti. İleri gelen âlimlerinden Pîr İlyâs, Timur Hân’ın oğlu Abdülcebbâr’ın başkanlığındaki hey’etin en zor gördüğü on soruyu cevaplandırıp mükâfata hak kazandı.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Şakâyık-ı Nu’mâniyye tercümesi (Mecdî Efendi) sh. 93

2) Amasya Târihi cild-1, sh. 188, 240 cild-3, sh. 166, 168, 183

3) Tâc-üt-tevârih