MUHAMMED ŞÜVEYMÎ

Midyen Eşmûnî hazretlerinin yetiştirdiği evliyânın büyüklerinden. İsmi, Muhammed Şüveymî’dir. Kaynaklarda doğum ve vefât târihleri bulunmayan Şüveymî, dokuzuncu asrın sonlarında vefât etti. Kabri, hocası Midyen Eşmûnî’nin kabri yanındadır. Kabrini ziyâret edenler, rûhâniyetlerinden istifâde etmektedirler.

Güzel hâller ve üstünlükler sahibi olan Şüveymî; gayet mütevâzî, velî bir zât idi. Hocası Midyen Eşmûnî’ye olan muhabbet ve bağlılığı pek ziyâde idi. Ona olan hürmet ve edebinin çokluğundan dolayı, sohbette hocasının tam yanına oturmaz, biraz geride bir yerde otururdu. Hocasına olan muhabbeti o derece de idi ki, bir kimsenin ona sıkıntı vermesine, onu üzmesine ve onun hakkında uygunsuz düşünceler içinde bulunmasına kat’iyyen tahammül edemez ve hemen müdâhale ederdi. Bu kimse ister zengin olsun, ister fakir olsun, ister büyük olsun, ister küçük olsun, ister vâli olsun, ister çoban olsun hiç değişmez, hemen müdâhale ederdi. Elinde bulunan asası ile, o kimseyi dürterek îkâz ederdi. Onun bu hâlini bilenler, Midyen hazretlerinin yakınına bile oturmaya cesâret edemezlerdi.

Hocasının vefâtından sonra talebelere ders okutmaya başlayan Muhammed Şüveymî’den çok kimseler istifâde etmişdir. Talebelerine devamlı olarak; “Allahü teâlâyı çok hatırlayınız. Buna devam ederseniz O’ndan gâfil olmazsınız. Yâ’nî günahlara dalmazsınız. Böylece bütün ihtiyâçlarınız, bütün sıkıntılarınız hallolur” buyururdu.

Bir defasında, Muhammed Şüveymî’nin yanına biri gelerek, sıkıntıda olduğunu, bunun için kendisine yardımcı olmasını istedi ve çok yalvardı. Bu kimse, bir kadınla evlenmek istiyordu. O kadın ise bunu kabûl etmiyordu. Gelen kimsenin derdini dinleyen Şüveymî, ona ıssız bir odayı göstererek; “Buraya gir. Kapıyı kapat. Devamlı olarak o kadının ismini söyle!” buyurdu. Orada bulunanlar, ilk bakışta bir ma’nâ veremediler ise de, onun sözlerinde mutlaka hikmet bulunacağını düşünüp, neticeyi beklemeye başladılar.

O kimse, o kapalı odada gece-gündüz sevdiği kadının ismini tekrar etmeye devam ederken, bir müddet geçtikten sonra bir ara kapı vuruldu. O kimse bu işin neticesinin ne olacağını hiç bilmiyordu. Kapıya kulak verdiğinde, kendisi için odaya girdiği kadın şöyle diyordu: “Ben filan kadınım. Senin için geldim. Kapıyı aç!” Adam bu kadının önceki hâlini, bir de şimdiki hâlini düşündü. Birden kalbi değişti. “Madem ki iş böyledir. Madem ki sevdiğine. İsmini çok anmakla kavuşuluyor. O hâlde ben niye başka şeyler ile meşgûl oluyorum. Rabbimin ismini zikretmekle meşgûl olur, O’na ulaşmayı tercih ederim” diye düşündü. Kadını geri gönderip, kendisi Allahü teâlânın ismini zikretmekle meşgûl olmaya başladı. Böyle beş gün devam ettikten sonra kalb gözü açıldı ve evliyâlık yolunda ilerlemeye başladı.

Bu hâli görenler, Muhammed Şüveymî’nin o kimseyi, o ıssız odaya koymasının hikmetini böylece anlamış oldular.

Muhammed Şüveymî, nafakasını te’min etmek için Eşmûn beldesinde devecilik yapardı. Hasad zamanında, ücret ile istiyenlerin buğdaylarını taşırdı. Fakat, devesine başkaları gibi çok yük yüklemez, az birşey yüklerdi. Bu yüklediği az bir buğday un yapıldığında, diğerlerinin çok buğdayından daha bereketli olurdu.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Tabakât-ül-kübrâ cild-2, sh. 103