MOLLA VİLDÂN (Muhammed bin Yeklek)

Hanefî mezhebi fıkıh âlimi, Osmanlı kadıaskeri. İsmi Muhammed bin Yeklek olup, Vildân lakabıyle meşhûr oldu. Doğum târihi ve yeri bilinmeyen Molla Vildân, 893 (m. 1488) senesinde vefât edip, İstanbul’un Vefâ semtinde Molla Gürânî Câmii civarına defnedildi.

Molla Vildân, asrının en meşhûr âlimlerinden ilim öğrenip, en gözde medreselerde ders okudu. Fıkıh, tefsîr, kırâat, Arabî ilimler ve fen bilgilerinde yetişti. İlminin kıymeti takdîr edilip, Gelibolu’ya kadı ta’yin edildi. Gelibolu’da adâletle hükümler verip, Allahü teâlânın ihsân ettiği huzûr ve rahat içinde, insanların dünyâ ve âhıret saadetine kavuşmaları için çalışmalarına yardımcı oldu. İlmi ve kabiliyeti, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına riâyeti ile herkesin sevgisini kazandı. Vezîr Mahmûd Paşa, bir vesile ile Molla Vildân’ı tanıyıp, takdîr etti. Fâtih Sultan Mehmed Hân’dan rica edip, böyle kabiliyetli birinin İstanbul’a naklinin lâzım olduğunu arzetti. Molla Vildân, İstanbul’a geldikten bir müddet sonra kadıasker rahatsızlandı. Pâdişâh’ın emriyle Molla Vildân, Rumeli kadıaskeri ta’yin edildi. Molla Vildân, genç olmasına rağmen, bu vazîfeyi hakkıyla yürütüp, büyük-küçük herkesin takdîrini kazandı. Kadıaskerin hastalığı geçip, vazîfesine başlayınca Molla Vildân, Bursa’da Sultan Murâd Medresesi’ne müderris ta’yin edildi. Taliblerine ilim öğretip, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirdi. Daha sonra Bursa kadılığına ta’yin edildi. Molla Vildân’ın ihlâsını, adâlet ve ilmini takdîr edip değerlendirmek isteyen Fâtih Sultan Mehmed Hân, onu kadıaskerliğe ta’yin etti. Bir miktar kadıaskerlik yaptıktan sonra, ba’zı şikâyetler üzerine vazîfeden alındı. Sultan Bâyezîd Hân zamanında tekrar Anadolu kadıaskerliğine ta’yin edildi. Uzun seneler Allahü teâlânın kullarına adâletle hizmet edip, tâliblerine doğru yolu gösterdi, insanlara nasihat edip, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını öğrenerek, bildiklerine riâyet etmelerini tavsiye etti.

Molla Vildân’ın, Fâtih Sultan Mehmed Hân zamanında Dâvûd Paşa ile ilgili bir fetvâsı meşhûrdur Fetvâya sebep olan hâdise ve neticesi, “Şakâyık-ı Nu’mâniyye”de şöyle anlatılır:

Rumeli beylerbeyi olan Dâvûd Paşa, yaptığı bir işten dolayı Edirne kadısına şikâyet edilir. Kâdı efendi de, Dâvûd Paşa’ya adam gönderip, yapmakta olduğu o işten vazgeçmesi husûsundaki hükmünü bildirir. Dâvûd Paşa, hiç aldırış etmez. Kâdı efendi, bizzat kendisi Dâvûd Paşa’ya gider. O işten vazgeçmesini ihtar eder. Aralarında tartışma çıkınca, Dâvûd Paşa, kadı efendiye birkaç defa vurur. Durum Fâtih Sultan Mehmed Hân’a arzedilince, Hakân-ı a’zam Sultân-ı muazzam Fâtih Sultan Mehmed Hân şöyle emir verdi:” “Şeri’atin hizmetçisi olan kadıyı döven, dîni tahkir etmiş olur. O hâlde onun katli lâzımdır” dedi. Emrin acele yerine getirilmesini istedi. Paşalar, beyler, kim varsa Dâvûd Paşa’ya şefaatçi oldular. Böyle bir kumandanın öldürülmesini uygun görmediler. Pâdişâh vazgeçmedi. Sonunda gidip, kadıasker Vildân Efendi’yi buldular. Durumu söyleyip fetvâ istediler. Kadıasker Vildân Efendi: “Eğer ki, kadı efendiyi kadılık makamında dövse idi; katli lâzım olurdu. Amma, kadı efendi yerinden kalkıp, Dâvûd Paşa’nın mekânına gitmiş olduğu için katli lâzım değildir” diye fetvâ verdi. Fâtih Sultan Mehmed Hân, Dâvûd Paşa’nın katlinden vaz geçip, bizzat kendisi değnekle dövdü. Dâvûd Paşa, tam dört ay yataktan kalkamadı. Dâvûd Paşa, tövbe edip, pişman oldu. Allahü teâlânın emir ve yasaklarına riâyette kusur etmiyeceğine söz verdi. O günden sonra Pâdişâhla aralarında ünsiyet peyda olup, vezirlik payesine kadar yükseldi. İkinci Bâyezîd Hân zamanında da vezîr-i a’zam oldu.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Şakâyık-ı Nu’mâniyye tercümesi (Mecdî Efendi) sh. 215

2) Tâc-üt-tevârih cild-2 (hatime kısmı)