Osmanlı devri âlimlerinin büyüklerinden. İsmi, Ahmed bin Abdullah’dır. Kırımî nisbesiyle meşhûr olmuştur. Aslen Kırımlı olan bu zâtın, doğum târihi bilinmemektedir.
879 (m. 1474) senesinde İstanbul’da vefât etti. Fâtih Câmii civarında, oğlu Muhyiddîn Efendinin Molla Kestel Câmii yanında yaptırdığı mescidinde medfûndur.
Kırım’da doğup büyüyen Kırımî, o beldenin meşhûr âlimlerinden “Fetvâ-i Bezzâziye” sahibi Hâfızüddîn Muhammed Bezzâzî’den ve Mevlânâ Şerefüddîn Kırımî gibi zâtlardan, aklî ve naklî ilimleri tahsil etti. Sultan İkinci Murâd Hân zamanında Osmanlı ülkesine geldi. Pâdişâh tarafından Merzifon Medresesi’nde müderris olarak ta’yin edildi. Fâtih Sultan Mehmed Hân zamanında İstanbul’a geldi. Onun sohbet meclisinde bulundu. İlim tedrisiyle vazîfelendirildi. Dilediği yerde va’z eder, ders verirdi. Yûsuf bin Cüneyd gibi birçok zâtlar ondan ilim tahsil etti.
Pâdişâh, sohbet meclislerinde onu yanından ayırmaz, ba’zan İstanbul dışına giderken de onu götürürdü. Bir defasında, Fâtih Sultan Mehmed Hân İstanbul’dan Edirne’ye gitmek üzere yola çıktığında, Mevlânâ Seyyid Ahmed Kırımî’yi de kâfilesine aldı. Yolculuk esnasında, Seyyid Ahmed Kırımî’ye; “Kırım’da 600 müftî, 300 müellif ve musannif vardır. O kadar bereketli ve faydalı zâtlar var iken, Kırım için; âşıkların kalbi gibi harâb oldu diye söyleniyor. Bunun sebebi nedir?” diye sorunca, Mevlânâ Seyyid Ahmed Kırımî:
“Harâb olubdur ol âbâd gördüğün gönlüm,
Gamla dolubdur şad gördüğün gönlüm.”
diyerek cevap verdi ve devam ederek; “O diyarda kötü bir vezîr meydana çıktı ve bütün ilim ehlini incitti. Onun için âlimlerle süslü olan o belde viran oldu. Çünkü âlimler, bir yerde kalb mesabesindedir. Civârındakilerin sıhhati, âfeti ve kötülüğü onlara bağlıdır. Kalbde olan rahatsızlık diğer uzuvlara sirayet ettiği gibi, âlimlerin bozulması da çevresinde bulunanlara sirayet eder” diyerek sözünü bitirdi.
Arabca, Farsça ve Türkçeyi iyi bilen, tefsîr, hadîs ve edebî ilimlerde derin bilgi sahibi olan, ömrünü ilim öğrenmek ve öğretmekle geçiren Seyyid Ahmed Kırımî hazretlerinin birçok eserleri vardır. Bu eserlerinin ba’zıları şunlardır: 1- Hâşiyetü alâ şerhu Akâid-ün-Nesefî lit-Teftâzânî, 2- Misbâh-ut-ta’dil fî keşfi envâr-ut-tenzîl: Kâdı Beydâvî hazretlerinin tefsîri üzerine yazılmış haşiyedir. 3- Haşiyetti alel-Mutavvel lit-Teftâzânî fil-me’ânî vel-beyân, 4- Haşiyetü alet-Telvîh, 5-Şerhu Miftâh-ül-gayb, 6- Gülşen-i Raz şerhi: Farsça olarak yazılmıştır. 7-Hâşiyetü Lübbül bâb.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-1, sh. 297
2) Şakâyık-ı Nu’mâniyye tercümesi (Mecdî Efendi) sh. 101
3) El-A’lâm cild-1, sh. 159
4) Keşf-üz-zünûn cild-1, sh. 192, 475 cild-2, sh. 1146, 1545, 1546
5) Şakâyık-ı Nu’mâniyye cild-1, sh. 141