Hadîs ve Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerinden. İsmi, Muhammed bin Ahmed bin Muhammed bin Mahmûd bin İbrâhim bin Ahmed olup, aslen Kazrûn’dan olduğundan Kazrûnî denilmektedir. 757 (m. 1356) senesi Zilka’de ayının onyedisinde, Cum’a gecesi Medine’de doğdu. 843 (m. 1440) senesi Şevval ayının yirmiikisinde, Medine’de vefât etti. Cenâze namazı Ravda-i şerîfde kılınarak Bâki’ kabristanına defnedildi.
Küçük yaşta babası vefât ettiğinden, onu amcası İzzüddîn Abdüsselâm büyüttü. “Hâvî” kitabını ve bunun muhtasarı olan “Umde” kitabını ezberledi. Medine’deki âlimlerden ve oraya gelen İzzüddîn Ebû Ömer bin Cemâ’a gibi âlimlerden ilim öğrendi. Nesâî’nin Sünen-i Sugrâ’sının çoğunu da yine ondan dinledi. Afîfüddîn Yâfiî ve Afifüddîn Mutri’den, Cemâlüddîn Emyûtî, Celâleddîn Hocendî, İbn-i Sadîk, Şemsüddîn Ebû Abdullah Süşterî, Sa’dullah İsferâînî, Zeynüddîn Irâkî, Zeynüddîn Merâgî, Abdullah bin Ferhûn, Yahyâ bin Mûsâ el-Kusentînî, Yûsuf bin İbrâhim el-Bennâ, Ebü’l-Abbâs Ahmed bin Muhammed Medenî gibi birçok âlimden “Hâvî” ve “Umde” kitaplarını okudu ve dinledi. Yine memleketinde bir grup âlimden dînî ilimleri tahsil etti. Irâkî’den hadîs ilmini; Cemâlüddîn Muhammed bin Şihâb, Ahmed bin Zeyn Abdürrahmân Şâmî, Tâcüddîn Abdülvâhid bin Ömer Ensârî’den de nahiv ilmini öğrendi. İlim öğrenmek maksadıyle Mısır ve Şam’a gitti. Behâüddîn Ebü’l-Bekâ Sübkî’den; fıkıh, Arabca öğrendi. Ayrıca Sirâcüddîn Bülkînî ve Burhan Ebnâsî’nin derslerine devam etti. Haleb’de, Şihâbüddîn el-Ezre’î’den de bir miktar ilim öğrendi. Behâüddîn Ebü’l-Bekâ ve Bülkînî, fetvâ ve ders okutma husûsunda ona icâzet verdiler. Medine âlimlerinden Şerefüddîn İsmâil bin Mukrî, “İrşâd-ül-Gâvî fî mesâlik-il-Hâvî” ve şerhini, Ravda, Rekâik, Bedîiyye ve daha başka eserlerini rivâyet etme husûsunda ona icâzet verdi. Şu zâtlardan da icâzet aldı: Şemsüddîn Kirmanî, İbn-i Kavâlîh, Kemâl bin Habîb, Muhammed bin Hasen el-Hârisî, İbn-i Kâdı Şühbe, İbn-i Emsile, Salâh bin Ebî Ömer, Ahmed bin Sâlim el-Müezzin, Afîfüddîn en-Neşâverî, Burhan el-Kayrâtî.
Hadîs-i şerîf rivâyet etmeye, fetvâ vermeye ve ders okutmaya başladı. Birçok âlim onun derslerinden faydalandı. Medine’nin fakîhi ve âlimi oldu. Bu sebeple Zeynüddîn el-Merâgî şöyle derdi: “Kazrûnî’nin ders okutmaya başlaması ve talebelerle meşgûl olması ile, bize farz-ı kifâye olan ders okutmak mes’ûliyeti üzerimizden kalktı. “Necmüddîn Sekkâkinî de, oğluna icâzet verdiğinde onu şöyle vasıflandırdı: “O, Şeyh-ül-İslâm ve insanların müftîsi idi. Dînî ve aklî ilimleri kendisinde toplamış olup, usûl ve fürû’ ilimlerinde çok büyük âlim idi. Ravda-i Nebeviyyenin yüce himmet sahibi müderrisi idi.”
812 (m. 1409) senesinde, Ebû Hâmid Matarî’nin vefâtından sonra Medîne-i münevverede kadılık yaptı. Bir ara hatîblik vazîfesinde bulundu. Sonra tekrar kadılık yaptı. Kâhire’ye gidişinde onun yerine amcasının oğlu Takıyyüddîn bin Abdüsselâm Kazrûnî kadılık vekâletinde bulundu. Ölünceye kadar; ders okutmak, ibâdet etmek ve nefsinin ıslâhı ile günlerini geçirdi.
İbn-i Hacer, “Enbâ-ül-gumr” kitabında diyor ki: “Medîne-i münevverenin en büyük âlimi idi. Zamanında onun ayarında bir âlim yok idi. Birkaç kere Kâhire’ye gitti. Birçok âlimden ilim öğrendi. Ondan da pekçok âlim ilim aldı. Çok fazla ibâdet ederdi. Teheccüd namazını yolculukta bile kaçırdığı görülmedi. Ancak vefât ettiği gece kılamadı.”
Yazdığı kıymetli eserlerden ba’zıları şunlardandır: 1- Muhtasar-ül-Mugnî lil-Bârizî, 2- Şerhu Muhtasar-it-Tenbîh li Îsâ el-Becelî, 3- Şerhu alâ şerh-ıt-Tenbîh, 4- Kitâb-üt-tefsîr: Bu tefsîrini yazarken, İmâm-ı Kurtubî’nin tefsîrini örnek almıştır. Tefsîrinde: âyet-i kerîmelerin hükümlerini, âyet-i kerîmelerin açıklamasıyla ilgili hadîs-i şerîfleri ve âyet-i kerîmelerin nüzûl sebeplerini de açıklamıştır. 5- Bahrus-se’âde fıl-ahlâk vel-edeb, 6- Şerhu fürû’i İbn-il-Haddâd.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-9, sh. 17
2) Ed-Dav-ül-lâmi’ cild-7, sh. 96
3) Esmâ-ül-müellifîn cild-2, sh. 194