Hadîs, nahiv ve Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerinin büyüklerinden. İsmi, Ali bin Ahmed bin İsmâil bin Muhammed bin İsmâil bin Ali’dir. Lakabı Alâeddîn, künyesi Ebü’l-Fütûh’dur. Nisbeti Kahiri olup, aslen Kalkaşend’dendir. 788 (m. 1386) senesinde Zilhicce ayında Kâhire’de doğdu. 856 (m. 1452) senesinde Muharrem ayı başında, ishal hastalığından vefât ettti. Namazını Ezher’de Menâvî kıldırdı. Mevlüd türbesine defn edildi.
Kâhire’de babasının yanında büyüdü. Kur’ân-ı kerîmi ve ba’zı kıymetli kitapları ezberledi. İbn-i Mülakkın’dan, Bülkînî ve oğlu Celâleddîn’den, Beycûrî, Şemseddîn Bermâvî ve akrabası Mecdüddîn’den ve bir grup âlimden fıkıh ilmi öğrendi. Bunların yanında Zeynüddîn Kumnî ve Telvânî’den de fıkıh öğrendi. Zeynüddîn Irâkî’nin derslerine uzun zaman devam etti, hadîs-i şerîf öğrendi. Elfiyet-ül-hadîs kitabının çoğunu okudu. Emâlî kitabının çoğunu da yazdı. Daha sonra da Zeynüddîn Irâkî’nin oğlu Veliyyüddîn Irâkî’den ve İbn-i Hacer Askalânî’den hadîs-i şerîf öğrendi. Kırâat ilimlerini Ezher İmâmı Fahreddîn Bilbîsî’den, Tenûhî’den, sonra Zerâtînî’den öğrendi. Usûl, me’ânî, beyân, mantık ve bunun gibi birçok ilimleri İzzeddîn bin Cemâ’a’dan öğrendi. Bu âlimin derslerine uzun zaman devam etti. Hattâ Mısır’da Yeni Câmi’deki derslerine yayan giderdi. Yine çeşitli ilimlerde Bisâtî’nin derslerine devam etti. Büyük âlim Şeyh Kanber’in derslerine de devam eden Kalkaşendî, Şettenûfi ve başka âlimlerden Arabî ilimleri tahsîl etti. Ferâiz ilimlerini Şemseddîn Garâkî’den okudu ve dînî ilimleri öğrendi. Şihâbüddîn bin Hâim’den hesâb ve cebir ilmi öğrendi. Bir miktar da Cemâleddîn Mârâdânî’den ilim öğrendi. Hattâ Oklides’in kitabını da okudu. İbn-i Maglî el-Hanbelî’den usûl-i fıkıh, hadîs ve Arabca dersleri aldı, hadîs-i şerîf dinledi. Bundan başka; Heysemî, İbn-i Hatim, Tenûhî, İbn-i Ebi’l-Mecdüddîn, Lalâvî, Decvî, Şerefüddîn bin Küveyk, Cemâleddîn Abdullah Askalânî, Şümûs eş-Şâmî, Hâbetî, Muhammed bin Kâsım Süyûtî, Şemseddîn Metbûlî gibi birçok büyük âlimden hadîs-i şerîf öğrendi.
811 (m. 1408) senesinde hacca gitti. Bir müddet Mekke-i mükerremede mücavir olarak kaldı. Mekke âlimleriyle görüşerek, onlardan istifâde etti. Mecdüddîn İsmâil Zemzemî’den arûz ilmi öğrendi. Mekke ve Medîne âlimlerinden Cemâleddîn bin Zahîre, Cündî, Zeynüddîn Merâgî, Zeynüddîn Taberî, İbn-i Selâme, Ebü’l-Hasen bin Abdülmu’tî, Kemâleddîn bin Zahîre, Nûreddîn Mahallî, Cemâleddîn Kazrûnî ve daha birçok âlimden ilim öğrendi. 834 (m. 1430) senesinde Şam’a gitti. Şam hafızı Nâsıruddîn ve Alâeddîn Buhârî’nin derslerine devam etti. Alâeddîn Buhârî’den “Nüzhet-ün-Nazar” ve “Fâdihat-ül-Mülhidîn” kitaplarını okudu. Alâeddîn Buhârî’den icâzet aldı. Beyt-ül-makdîs ve İbrâhim aleyhisselâmın makamlarını ziyâret etti. Kudüs âlimlerinin çoğundan da icâzet aldı.
Zamanın ilim merkezlerini gezen ve buralardaki âlimlerden ilim tahsilinde bulunan Kalkaşendî, dînî ve fennî ilimlerde çok büyük âlim oldu. İlmi ve faziletleri her tarafa yayıldı ve parmakla işâret edilir oldu. Uzun bir müddet Saymeriyye’de ikâmet etti. Burada Nûreddîn Kumnî ile tanıştı. Dâvedâr-ı kebîr (sultânın genel sekreteri) tarafından Tûlûn Câmii müderrisliğine ta’yin edilinceye kadar sıkıntı içinde yaşadı. İmâm-ı Şafiî’nin yakınındaki Selâhiyye Medresesi’nde de müderrislik yaptı. Televânî’nin vefâtından sonra, medresenin idâre işleri ona verildi. Eşrefiyye’de kütüphâne idâreciliğinde de bulundu.
Kayâtî’nin vefâtından sonra, Şeyhûniyye’de fıkıh müderrisliğine ta’yin edildi. İbn-i Hacer’in vefâtından sonra da, Tûlûn Câmii’nde hadîs-i şerîf müderrisliği vazîfesine getirildi. Yine Haseniyye Medresesi’nde kırâat dersleri okuttu. Kendisine Şam’da Şafiî kadılığı teklif edildiyse de, bunu kabûl etmedi.
Kalkaşendî’den pekçok talebe ilim öğrendi. Bunların içinde âlimler ve her seviyeden insanlar vardı. Yetiştirdiği âlimlerden ba’zıları şunlardır: Nûreddîn Bilbîsî, Şihâbüddîn Kûrânî, Bedreddîn Ebü’s-Se’âdât Bülkînî, Ni’metullah Cehri, Burhan bin Zahîre, İbn-i Ebü’s-Süûd, Celâleddîn bin Emâne, Necmeddîn bin Kâdı Aclûn Senhûrî.
Fıkıh ve fıkıh usûlü, Arabca, me’anî, beyân, kırâat ve diğer ilimlerde söz sahibi büyük âlimlerden idi. Çabuk okur ve çabuk yazardı. Okuması ve yazması çok güzeldi. Münâzara ve mübâhasede mahir idi. İzzeddîn Kenânî der ki: “Mübâhase husûsunda ondan daha mahir bir kimse görmedim.” Çok mütevâzî olup, herkesle iyi geçinirdi. Geceleri çok ibâdet eder, teheccüd namazı kılardı. Ramazan aylarının tamâmını i’tikâfla geçirirdi. İ’tikâdı çok düzgün olup, güzel huyları kendisinde toplamıştı.
Ramazan’da et yemezdi. Sirke, bal, bakla ve peynir gibi yiyeceklerle iktifa ederdi. Yirmi sene, sarımsak ve buna benzer kokulu şeyler yemedi. Şemseddîn Sehâvî şöyle der: “Ben, bir müddet Ali bin Ahmed’in derslerine devam ettim. Ondan çok istifâde ettim. Benim ba’zı kitaplarımın başına takriz yazdı. Beni kardeşinden önde tutardı.”
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Ed-Dav-ül-lâmi’ cild-5, sh. 161