Fıkıh ve hadîs âlimi. İsmi, Ahmed bin İsmâil bin Ebî Bekr bin Ömer bin Büreyde olup, lakabı Şihâbüddîn İbşîtî’dir. 810 (m. 1407) senesinde Mısır’da doğdu. 883 (m. 1478) senesi Ramazân-ı şerîfin dokuzunda, Cum’a günü vefât etti. Cennet-ül-Bâki’ kabristanında İmâm-ı Mâlik’in (r.a.) kabrine yakın bir yere defnedildi.
Ahmed bin İsmâil, Kur’ân-ı kerîmi, doğduğu yer olan İbşît’te öğrendi ve ezberledi. İbn-i Savvâf, İbn-i Hamîd ve İbn-i Kutb’dan fıkhı, Rumeysî’den kırâat ilimlerini tahsil etti. 820 (m. 1417) senesinde Kâhire’ye gidip, Câmi’ul-Ezher Medresesi’ne girdi. Orada Burhânüddîn el-Bicûri. Şemsüddîn el-Bermâvî, Veliyyüddîn el-Irakî’den fıkıh okudu. İzzüddîn bin Abdüsselâm’dan mantık ilmini, Şihâbüddîn Ahmed es-Sanhacî, Şemsüddîn eş-Şantûfi, el-Mahallî, Muhibbüddîn bin Nasrullah, Şerâfüddîn Sübkî’den nahiv ilmini öğrendi. Veliyyüddîn el-Irâkî, Hâfız İbn-i Hacer ve başka âlimlerin hadîs-i şerîf derslerini dinledi. Böylece; fıkıh, usûl, Arabî ilimler, ferâiz, hesab (matematik), arûz, mantık ve başka ilimlerde de üstün bir dereceye yükseldi. Ders okutmaya başladı. Çok kimseler onun ilminden istifâde ettiler. El-Bekrî, el-Cevherî, yetiştirdiği âlimlerdendir.
İbşîtî, zühd ve vera’ sahibi olmakla ve çok ibâdet etmekle tanındı. Uzleti seçti, ihtiyâç içinde yaşadı. Elinde birşey olmamakla birlikte, herkese elinden gelen yardımı yaptı. Evinde bir hasır dahî yoktu. Kuru yerde yatardı, Îsâr sahibi idi. Ya’nî kendisi muhtaç olmasına rağmen, eline geçen herşeyi ihtiyâç sahiplerine dağıtırdı. 757 (m. 1356) senesinde hacca gitti. Resûlullahın (s.a.v.) Medîne-i münevveredeki Kabr-i şerîfini ziyâret etti ve orada kaldı. Medîne-i münevveredeki müslümanlar onun ilminden çok istifâde ettiler. İbşîtî, çok kerre hacca gitti. Mekke-i mükerremede mücavir olarak kaldı. Daha sonra Medîne-i münevvereye döndü.
İbşîtî, Medîne-i münevverede hadîs-i şerîf dersi okunan bir mecliste iken, kendisinden ders vermesi istendi. O, Ebi’l-Ferec Merâgî gibi büyük bir âlimin o mecliste bulunması sebebiyle, ders vermekten haya etti ve ders vermedi. Bir rivâyete göre de, Resûlullahın (s.a.v.) huzûrundaki edebi sebebiyle ders vermekten kaçındığı bildirildi.
İbşîtî vefât ettiğinde, cenâze namazında büyük bir cemâat hazır bulundu. Medine halkı, vefâtı sebebiyle çok üzüldü.
Bukâî onun hakkında şöyle dedi: “Fazilet sahibi, ilimde mahir, zâhid ve Şafiî mezhebinde idi. Sonradan Hanbelî mezhebine geçti. Yirmi seneden fazla Medîne-i münevverede kaldı, İlminden herkes istifâde etti.”
Çeşitli ilim dallarına dâir birçok eserler yazdı. Eserlerinden ba’zıları şunlardır: 1- Nâsih-ül-Kur’ân ve Mensûhuhû, 2- Şerh-ur-rahbiyye, 3- Şerhu tasrifi İbn-i Mâlik, 4- Şerhu minhâc-il-Beydâvî, 5- İtkân-ür-râid fî fenn-il-ferâiz, 6-Şerhu Kavâidi. İbn-i Hişâm.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-1, sh. 163
2) Ed-Dav-ül-lâmi’ cild-1, sh. 235
3) El-A’lâm cild-1, sh. 97
4) Şezerât-üz-zeheb cild-7, sh. 337