İBN-İ MÜNÂVÎ

Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerinden. İsmi, Ali bin Ahmed bin Osman bin Muhammed bin İshak es-Selemî (veya Sellâmî) el-Münâvî (veya Menâvî) el-Kâhirî’dir. İbn-i Münâvî olarak tanınır. Annesinin ismi Hadîce, anne tarafından dedesinin ismi de Sirâcüddîn Ömer’dir. 813 (m. 1410) senesi Rebî’ul-evvel ayının onüçüncü günü, Mısır’da Kâhire’de doğdu ve orada yetişti. 887 (m. 1472) senesi Rebî’ul-evvel ayının sonuncu Cum’a günü, Kâhire yakınlarında vefât etti. Sa’îd-üs-sü’adâ kabristanında Kemâleddîn Muhammed Demîrî hazretlerinin kabrinin yakınında defn olundu.

İlk olarak Kur’ân-ı kerîmi ezberleyen İbn-i Münâvî, bundan sonra; Umde, Elfiye-i İbn-i Mâlik isimli eserler ile, usûl ve fürû’u fıkha dâir Minhâc kitaplarını, Bürde ve Bânet Sü’âd kasidelerini ve daha başka eserleri ezberledi. Bu ezberlediklerini Veliyyüddîn-i Irâkî’ye ve başka âlimlere dinlettirdi. Aklının ve zekâsının çokluğu, hafızasının kuvvetliliği ile tanınırdı. Okuduğu bir kitaptan hergün yüz satır ezberlerdi. Bânet Sü’âd ve Bürde kasidelerini yalnızca üç günde ezberledi. Buna çok sevinen babası, hediye olarak oğluna iki adet altın verdi. Babası da âlim ve müderris bir zât idi.

Çocukluğunda ona sihir yapılıp, şiddetli bir hastalığa tutuldu. İbn-i Münâvî’nin annesi, rü’yâsında Peygamber efendimizi gördü. Peygamber efendimiz ona, üzülmemesini, oğlunun iyileşeceğini bildirip, duâ buyurdular. Bundan sonra İbn-i Münâvî hemen iyileşti.

Fıkıh ilmini Mecdüddîn-i Birmâvî, Şemseddîn-i Birmâvî, Şerefüddîn-i Sübkî gibi âlimlerden öğrenen İbn-i Münâvî, ayrıca Veliyyüddîn-i Irâkî ve başka âlimlerin sohbetlerinde bulunup, onlardan çok istifâde etti. Tefsîr, hadîs, fıkıh, ferâiz, hesap ve başka ilimlerde âlim oldu. İlim öğrenmekteki gayretli çalışmaları, akıl zekâ, hafıza ve anlayış kabiliyetinin fevkalâde olması sebebiyle dikkatleri üzerine çekti. Daha genç yaşta iken, sultan tarafından âmil (zekât toplama me’muru) olarak ta’yin edildi. Bu vazîfeyi çok güzel bir şekilde yerine getirdi. Daha sonra bu vazîfeden ayrılarak, sâdece ilim ile meşgûl olmaya başladı. Çok talebe yetiştirdi. Talebelerinin çoğu, zamânın büyük âlimlerinden oldular. Necmeddîn İbn-i Hacî, Burhâneddîn bin Haccâc el-Ebnâsî, Kâyâtî, Venâî ve Mahallî gibi zâtlar bunlardandır.

Kendisi ve kardeşi, babalarının vefâtından sonra çok genç yaşlarında ders ve fetvâ vermeye başladılar. Câveliyye, Sa’diyye, Sekriyye, Kutbiyyet-il-atîka, Mecdiyye, Meşhed-i Hüseynî, İftâ-i dâr-ül-adl ve daha başka yerlerde vazîfe yaptılar. Ders okuttular. Dayıları Celâleddîn İbn-ül-Mülakkın ve Alemüddîn Bülkînî’nin kadılık yaptıkları yerlerde onların vekîli oldular.

Hayriyye, Decviyye, Demenhûriyye, Kalyûbiyye ve Menûfiyye bölgelerinde kadılık vazîfelerinde bulunan İbn-i Münâvî’ye, dilediğini bir vazîfeye getirmek ve dilediğini vazîfeden azletmek salâhiyeti verildi.

İbn-i Münâvî hazretleri, yedi defa hacca gitti. Medîne-i münevverede Muhibbüddîn el-Matarî ismindeki âlim ile görüşüp, sohbetinde bulundu. İki defa Beyt-ül-makdîs’i ziyâret etti. Orada da meşhûr âlim Şihâbüddîn bin Rislân ile görüşüp, sohbet etti. Kendisi büyük âlim olmakla birlikte, ilmini ilerletmek için İskenderiyye ve daha başka yerlere gidip, oralarda bulunan meşhûr âlimler ile görüştü.

Zeynüddîn Estâdâr, Bulak şehrinde bulunan ve kendi ismini verdiği medresesinin meşihat ya’nî idârecilik makamına İbn-i Münâvî’yi getirdi. Orada bu vazîfeyi yaparken, bir taraftanda aynı beldede bulunan Câmi’ul-Bârizî Medresesi’nin önde gelen müderrislerinden olarak vazîfe yaptı. Diğer insanlarla birlikte, fazilet sahibi yüksek zâtlar da onun sohbetlerinden, ders ve fetvâlarından istifâde ederlerdi.

Zekâsının ve anlayış kabiliyetinin çok üstün olmasıyla tanınan İbn-i Münâvî, gayet ağırbaşlı, işlerinde istikrârlı ve ihtiyâtlı hareket eden, çok tevâzu sahibi bir zât idi. Gösterişten, fazla masraflı olmaktan çok uzak idi. İsminin insanlar arasında yayılmasını, şan ve şöhret sahibi olmayı, nâm ve nişanının bulunmasını istemezdi.

İbn-i Münâvî, ba’zı kitaplara ta’lîk yapmış olup; Ukâz-il-muhtâc li tevdîh-ıl-Minhâc, Ebû Şücâ’nın kitabı ve Hâvî bunlardandır. Ebû Şücâ’nın kitabına yaptığı ta’lîki tamamlayamamış olup; “Şayet tamamlasaydı yirmi cild olurdu” denilmiştir.

Ed-Dav-ül-lâmi’ kitabının müellifi olan Şemseddîn Muhammed Sehâvî, İbn-i Münâvî ile çok görüştüğünü, faydalı sözlerini, sohbetlerini dinlediğini ve söylediği şiirlerden ba’zılarını yazdığını bildirmektedir.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-7, sh. 20

2) Ed-Dav-ül-lâmi’ cild-5, sh. 169

3) Şezerât-üz-zeheb cild-7, sh. 323