Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerinden. İsmi, Yahyâ bin Muhammed bin Yûsuf bin Ali bin Muhammed bin Sa’îd es-Sa’îdî, el-Kâhiri’dir. Lakabı Takıyyüddîn olup, “İbn-i Kirmânî” diye meşhûr oldu. Eshâb-ı Kirâmdan Hazreti Sa’îd bin Zeyd hazretlerinin soyundan olup, aslen Kirman beldesindendir. Bunun için Sa’îdî ve Kirmânî nisbetiyle anılırdı. 762 (m. 1361) senesi Receb ayında Bağdad’da dünyâya geldi. Babasından ve diğer âlimlerden ilim tahsîl edip, hadîs, tıb, târih ve edebiyat ilimlerinde yüksek bir âlim olarak yetişti. Mensûrî hastahânesinin başhekimliğine ta’yin edildi. 833 (m. 1430) senesi Cemâzil-âhır ayının sekizinde, tâ’ûn (veba) hastalığından Kâhire’de vefât etti.
Bağdad’da doğup büyüyen İbn-i Kirmânî, daha küçük yaşta Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Kırâat ilminde, “Şâtıbiyye” ve İbn-i Hâcib’in “Kâfiye” ve “Şâfiiyye” adındaki eserleri ile “Tasrif-ül-İzzî” ve Fıkıhda “Hâvî” adındaki eserlerin hepsini, Hanefî mezhebi âlimlerinden ve babasının talebelerinden olan Celâleddîn Es’ad bin Muhammed’den okudu. Kur’ân-ı kerîmin çoğunu, i’râb ve terkibini (nahiv ilmi bakımından cümle tahlillerini) onun yanında mütâlâa etti. Yine o, Mâlikî âlimlerinden Şemseddîn
Muhammed bin Sa’îd’in yanında “Milha” kitabının bir bölümünü ezberledi. Kâtib Şemseddîn-i Râzî, Yezdî ve Şemseddîn-i Mâlikî’nin yanında kitabeti (güzel yazı yazma san’atını) öğrendi. İzzeddîn Ebû İshak ile edebiyat ilimlerini okudu ve ondan çok faydalandı. Onun bu sahadaki bütün bilgilerini topladı. Edebiyat bilgilerini ondan aldı. Aklî ilimleri de, Alâüddîn-i Benbîhî’den öğrendi. Mantık ilminin ba’zı kısımlarını Kâdı Alâüddîn-i Hirevî’den okudu. Tıb ve başka ilimleri de, Şemseddîn Muhammed Mahûlî ve Tabîb Ziyâüddîn’den, hey’eti (astronomiyi) Fahreddîn-i Nîlî’den, “Miftâh” kitabının ba’zı kısımlarını İzzeddîn Hancî’den, Beydâvî’nin “Tavâli” kitabını Sa’deddîn-i Şa’bânkârî’den, Semerkandî’nin “Âdâb-ül-bahs” kitabı ile “Tavâli’ Şerhi”ni Mevlânâzâde’den okuyup öğrendi. Ayrıca ondan Mantıktan “Şemsiyye Şerhi”nin ba’zı kısımlarını okudu. Va’z ve hitâbet ilimlerini Cemâleddîn İbni Debbâg ile Cemâleddîn İbni Devâlîbî’den ve başka âlimlerden aldı. “Hâvî” kitabından bir konuyu, daha bülûğ çağına girmeden Nûreddîn Sâlih’den okumuştu. Yine o kitabın bir bölümünü Mekke’de Muhıbbüddîn-i Lügavî’den okudu. Ayrıca ondan lügat ilmini de okuyup öğrendi. Onun “Kâmûs”unun bir kısmı ile “Abbâb”, “Muhkem” ve “Cemî’u hatt-ıl-feteyân” kitaplarını da okudu. Birçok âlimin nazım ve nesirlerinden çoğunu yazdı. Onlardan çok istifâde etti.
Hazerde ve seferde babasından hiç ayrılmadı. Onunla beraber elliye yakın şehir dolaştı. 776 ve 777 (m. 1375) senelerinde, Mekke’de mücavir olarak kaldığı yıllarda babasıyla beraberdi. Timur Hân’ın Bağdad’a girmesinden sonra, babası ile beraber Şam’a geldi. Ondan “Kütüb-i sitte’yi, ya’nî meşhûr altı hadîs kitabını sayısız defalar dinlemişti. Onun huzûrunda Kur’ân-ı kerîmin i’râbını tamamladı. “Keşşâf ve “Beydâvî” tefsîrlerini birçok defalar okudu. Yine onun eserlerinden “Nukûd ve Rudûd” ile, Buhârî’nin bu kitaba yaptığı şerhini defalarca okudu. Bu şerhin ba’zı kısımlarını, İbn-i Hâcib’in nahivde “Kâfiye”sinin ve sarf ilmindeki “Şâfiiyye”sinin hepsini, “Minhâc-ül-aslî” kitabı ile Burhâneddîn-i İbrî’nin buna yazdığı şerhini, Beydâvî’nin “avâli” kitabı ile, Şemseddîn-i İsfehânî’nin buna yaptığı şerhini, mantıkta “Metali” kitabı ile, Kutbüddîn-i Tahtânî’nin şerhini, Hocası Adûd’un “Fevâid-i Gıyâsiyye” kitabı ile, onun “Ebyât-ül-bedî” üzerine yaptığı şerhini, “Makâmât-ı Harîriyye”nin bir kısmı ile, İbn-i Hâcib’in “Şerh-i Mufassal” hakkındaki bütün açıklamalarını, fıkıhta “Hâvi” kitabı ile; “Ta’lîk”, “Ta’lîka” ve “Tûsî” gibi şerhlerini, dinleyip öğrendi.
Yine babasının Bağdad’da 12 seneye yakın ba’zı medreselerde ders okuttuğu senelerde, “Vecîz” kitabını ve onun şerhini, Sehâkî’nin “Miftâh” kitabını ve onun şerhlerinin çoğunu, özellikle hocası Adûd’un; “Muhtasar”, “Mevâkıb” ve “Cevâhir” kitaplarına yaptığı şerhlerini dinleyip öğrendi.
Mekke’de; Cemâleddîn Muhammed bin Ahmed bin Abdullah bin Abdullah-i Mu’ti’den, Mecdüddîn-i Lügavî’den, Nûreddîn-i Horasânî’den ve Bağdad’da da Nûreddîn Ali bin Yûsuf bin Hasen ez-Zerendî’den hadîs-i şerîf dinledi. 800 (m. 1397) senesinin başlarında Kâhire’ye geldi ve Sirâcüddîn-i Bülkînî’nin Câmi-i Hâkim’deki talebelerinin yanına yerleşti. Ondan hiç ayrılmadı. Onunla, İbn-i Abdüsselâm’ın “Kavâid” kitabı üzerine yapılan “Fevâid-ül-Cüssâm” kitabını okumaya devam etti. Onun fetvâlarının hepsini yazdı. O da, fetvâ ve ders vermek husûslarında ona izin verdi. Irâkî’den “Elfıye”sini okudu. Ve yine İbn-i Mülakkın’dan da ilim tahsil etti. Gamârî’nin huzûrunda “Matâli” şerhini ve başka eserleri okudu. Şam taraflarında bulunduğu sırada, Tâceddîn bin Berdes’den “Sahîh-i Müslim”i okudu.
Çeşitli ilimde çok yükseldi. Babasının ve başkalarının şerhlerinden istifâde ederek, “Buhârî’yi ve “Müslim”i şerh etti. “Ravda” kitabı ile İbn-i Kayyım’ın “Tuhfet-ül-mevdûd” kitaplarını ihtisar etti, kısalttı.
Eserlerinden başlıcaları şunlardır: 1- Şerh-ül-Câmi’ıs-sahîh: “Sahîh-i Müslim” adındaki hadîs kitabının şerhidir. 2- Mecma’ul-bahreyn ve cevâhir-ül-habreyn fî Şerh-il-Buhârî: Sahîh-i Buhârî’nin 8 cildlik şerhidir. Babasının ve başka âlimlerin şerhlerinden istifâde ederek hazırlamıştır. 3- El-Muhtasar fî târih-i Mısr, 4- El-Maksûd fî tuhfet-il-mevdûd.
Babası hayatta iken, daha küçük yaşlarında ilim öğrenmek isteyenlere faydalı olurdu. Hanbelî âlimlerinden ve hocası olan Cemâleddîn bin Devâlîbî’nin oğlu Şihâbüddîn Ahmed’e nahiv ilmini o okutmuştu.
Şeyh İbn-i Hacer, “Mu’cem” adındaki eserinde diyor ki: “O, eskiden Kâhire’ye gelmişti. Şam’da oturdu. Daha önce Sultan Müeyyed’in hizmetinde bulundu. Bundan sonra, bir defa onunla beraber Kâhire’ye geldi. Bîmâristan nâzırlığına (hastahâne baş hekimliğine) ta’yin edildi. Çok eser yazdı. Çok hızlı yazı yazardı. Birçok ilimde mahirdi. Yüksek faziletler sahibiydi. Vefâtından bir sene önce gözleri a’mâ, ya’nî görmez oldu. İhtiyâçlarını ailesi görürdü.”
Makrizî diyor ki: “O, çeşitli ilimlerde yüksek bir zât idi. 800 senesinin başlarında Bağdad’dan Kâhire’ye geldi. “Sahîh-i Buhârî”ye yaptığı şerhi ile meşhûr oldu. Emîr Şeyh Mahmûdî ile sohbet etti. Onunla beraber Trablus’a gitti ve onun yardımcılığına ta’yin edildi. Ba’zı hâdiselerin zuhur etmesiyle, yine onunla birlikte Kâhire’ye döndü. Onun Mısır Sultânı olmasından sonra, Mensûrî hastahânesinin nâzırlığına ta’yin edildi.”
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-13, sh. 230
2) Ed-Dav-ül-lâmi’ cild-10, sh. 259, 261
3) Şezerât-üz-zeheb cild-7, sh. 207
4) El-A’lâm cild-8, sh. 166
5) Esmâ-ül-müellifîn cild-2, sh. 527