Meşhûr hadîs âlimlerinden ve evliyânın büyüklerinden. İsmi, Muhammed bin Osman bin Süleymân bin Resûl bin Emîr Yûsuf bin Halîl bin Nûh el-Kerâdî’dir. Kerâd, Türkmen kabilelerinden bir kabilenin ismidir, İbn-i Eşkâr adıyla meşhûrdur. 780 (m. 1378) senesinde Kâhire’de Ergûn Zâviyesi’nde doğdu. Receb ayının onikisinde Salı günü, 863 (m. 1459) senesinde Kâhire’de vefât etti.
Babasının yanında büyüdü, iki sene Cemâleddîn İshak Eşkâr’ın derslerine devam etti. Bu zâtın hizmetinde bulunur, çocuklarına bakardı. Aynı zamanda ilim öğrenirdi. Kur’ân-ı kerîmi ve daha başka kitapları ezberledi. Zeynüddîn Irâkî’den de ders aldı.
Hadîs-i şerîf dinledi. Sahîh-i Buhârî ve Sahîh-i Müslim hadîs kitaplarını okudu. Yeşbek Zâhirî’nin yanında ilim öğrenirken, hocası dâima abdestli bulunurdu. Eğer insanlık icâbı abdesti sıkışırsa, abdest alıp gelene kadar ders okunmazdı. 823 senesinde İbn-i Cezerî’den ve daha pekçok âlimden icâzet (diploma) aldı. Seryâkûs’ta Nâsıriyye hânekâhı idâreciliği yaptı. Müstaîn Billâh’ın hanımının kız kardeşiyle evlendi. Bundan dolayı ondan çok ikram gördü, şöhreti arttı, makamı yükseldi. Nasır zamanında, Amr Câmii’ne bakmakla vazîfelendirildi. Hacca gidinceye kadar bu vazîfede kaldı. Melik Müeyyed zamanında ise, başka bir vazîfe verildi. Müeyyed zamanında hacca gitti. Buradan Kudüs’e giderken Beyt-ül-makdîs’i ziyâret etti. Kudüs’ten Şam’a gitti. Şam’dan tekrar Kâhire’ye geldi. Sultan Müeyyed onu sever ve sözünü dinlerdi. Sultâna olan yakınlığı sebebiyle, Mısır diyarının sır kâtipliği vazîfesine getirildi. Bir müddet bu vazîfeyi yaptı. Buradan ayrılınca, Seryâkûs’taki hânekâhın idâreciliği vazîfesine getirildi. 842 (m. 1438) senesinde Nûreddîn bin Müflih’in vefâtından sonra, hastahâne idâreciliğine ta’yin edildi. Emîr Zâhir Çakmak tahta geçtiğinde ise, askeriyyenin işlerine bakmak vazîfesi verildi. Bu vazîfede iken tekrar hacca gitti. Birkaç defa hânekâh, hastahâne ve askeri işlere bakmakla görevlendirildi. Sonunda hânekâhdaki evine çekildi ve burada vefât etti.
Dînine çok bağlı devlet büyüklerindendi. Ağırbaşlı, akıllı, haşmet sahibi, vakûr idi. Herkesle iyi geçinir, müdârâ yapardı. (Müdârâ; dîni korumak için dünyalık vermektir.) Servet sahibi olmakla beraber, tutumlu idi. Yanında; fıkıh, usûl-i fıkıh, Arabca, akâid ve başka ilimlere dâir kitaplar okunurdu.
Şemseddîn Sehâvî; “İbn-i Eşkâr ile çok beraber bulundum. Ondan Sahîh-i Buhârî’nin tamâmını dinledim” demektedir.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Ed-Dav-ül-lâmi’ cild-8, sh. 143