Şafiî mezhebi fıkıh âlimi. İsmi, Ahmed bin Esed bin Abdülvâhid bin eş-Şihâb Ebü’l-Abbâs bin Esedüddîn Ebü’l-Kuvve’dir. Nisbeti Emyûtî’dir. İbn-i Esed ismiyle meşhûr oldu. Ebü’l-Fazl Muhammed el-Atâî’nin babasıdır. 808 (m. 1405) senesinde Mısır’ın İskenderiyye şehrinde doğdu. 882 (m. 1477) senesinde hac farizasını yerine getirdikten sonra, yolculuk esnasında, Mekke-i mükerreme ile Medîne-i münevvere arasında bulunan ve Rabig denilen yerde vefât etti. Yine Mekke ile Medine arasında bulunan Safra vadisindeki Hadîde denilen yerde, Ahmed el-Kuravî el-Magribî’nin kabri yanına defn edildi. İskenderiyye’de doğan İbn-i Esed, annesi ve babasıyla birlikte Kâhire’ye gidip, oraya yerleşti. Orada Şemsüddîn en-Nahriri es-Sûdî’nin huzûrunda Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Bununla birlikte; Umde, Şâtıbiyye, ed-Dımâsetü fil-Kırâat-is-selâseti lil-Câberî, İbn-i Cezerî’nin Tayyibe adlı eserini, İbn-i Hacer-i Askalânî’nin Nûhbet-ül-fiker’ini, Elfiye, Minhâc adlı eserleri ve arûzda Hazreciyye, cebr ilminde Muknî adlı eserleri ezberledi. Bu ezberlediklerini Celâlüddîn el-Bülkînî ve Veliyyüddîn-i Irâkî gibi zâtların bulunduğu bir topluluğa arz etti. Minhâc adlı eseri, Burhânüddîn Beycûrî ve Şemsüddîn Bûsîri’den okudu. Şemsüddîn Bûsîrî’den ayrıca Elfiye ve şerhini okudu. Beycûri’den çok istifâde ederek öğrendiği fıkıh ilmini. Tantodaî’den de öğrenerek ilerletti. Ondan; Elfiye’yi, Câberiye üzerine yazdıklarını ve Câmi’ul-muhtasarât’a yazdığı şerhi okudu. Alâüddîn el-Buhârî’den el-Hâviy-üs-sagîr adlı eseri dinledi. Burhânüddîn Ebnâsî’den fıkıh ve edebî ilimleri öğrendi. Şerefüddîn es-Sübkî’nin fıkıh derslerinde bulundu ve fıkıh usulüyle ilgili “Minhâc”ı okudu. Bedrüddîn en-Nisâbe’den akaide dâir şerh-ül-Akâid adlı eserle birlikte, onun yazmış olduğu eserleri, Sahîh-i Buhârî ve diğer hadîs-i şerîf kitaplarını okudu. İbn-i Hızır, Alem-ül-Bülkînî, Alâüddîn Kalkaşendî ve Menâvî’den fıkıh ilmi tahsîl etti. Menâvî’den Minhâc, Mahallî’den Şerh-ül-Minhâc, Cem’ul-Cevâmi’ ve Bürde adlı eserleri okudu. İbn-i Hacer el-Askalânî’den el-İcâle’yi okudu. İbn-i Bülkînî’nin başkanlık ettiği bir cemâat ona fetvâ ve ders verme husûsunda izin verdi. Veliyüddîn Irâkî’den İbn-i Mâce’yi ve Emâlî’nin bir kısmını okudu.
El-Bisâtî’nin tefsîr derslerini de dinleyen İbn-i Esed, es-Serâc’dan Kâri-ül-Hidâye fî tefsîr-il-Begavî’yi okudu. Kayâtî, İbn-i Hümâm el-Mahallî’den usûl okudu. Nizâmüddîn es-Sirâmî’den kelâm ilmini tahsil edib, Şerh-i Mevâkıftan bir kısmını okudu. Şirvânî’den Şerh-ül-Akâid’i okudu. Abdüsselâm el-Bağdâdî’den mantık ve edebî ilimleri tahsil etti. Şemnî ve Alâüddîn Sirâmî’den me’ânî ve beyân okudu. Aklî ilimlerin çoğunu Kâfiyecî’den öğrendi. İbn-i Mecdî’den ferâiz ve hesab ilimlerini tahsil etti. Şeyh Midyen’den tasavvuf ilminin inceliklerini alıp, Zeynüddîn es-Sâig’den güzel yazıyı öğrendi. Kırâat ilmini Şihâbüddîn bin Nâim’den öğrenip, ondan Şâtıbiyye adlı eserle birlikte kırâat-i seb’ayı okudu. Mekke-i mükerremede Zeynüddîn bin Ayyaş ve İbn-ül-Cezerî ile karşılaşıp, onlardan kırâat ilmini öğrendi.
Sehâvî diyor ki: “İbn-i Esed, üstadım İbn-i Hacer el-Askalânî’den tam istifâde etti. Onun bütün rivâyetlerini ve eserelerini okuttuğu derslerine devam etti. Ondan Feth-ul-bârî’nin ve diğer eserlerinin bir kısmını yazdı.”
İbn-i Hacer el-Askalânî onun hakkında; “O; İmâm, allâme, anlayış yönünden deniz gibi, fakihlerin iftihârı, ders okutanların önderi, usûl kâidelerini iyi bilen, âlimlerin en şereflisi, faziletlilerin bir tanesi, müslümanların müftîsi, kadıların en yükseğidir. Çok çalışkan ve gayretli olması sebebiyle ona Arabî ilimleri ve fıkıh ilmini öğretme husûsunda icâzet verdim. O, benim sohbet ve ilim meclislerimde çok bulunup, istifâde etti” diyerek methetmiştir.
İlk zamanlar çocuk okutmakla vakit geçirdi. Daha sonra hüsn-i kabûl görerek, çevresinde ilminden istifâde etmek üzere çok kimseler toplandı. Onun sohbetlerinden çok kimse istifâde etti. Daha sonra Câmi’ul-Hâkim’de imamlık yaptı. Orada cemâate Sahîh-i Buhârî ve Tergîb adlı eserlerden ders anlattı. Mısır’daki Zeyniyyet-ül-İstidariyye’de devamlı olarak İmâm olunca bu uygulamayı terk etti. Oraya göç etti ve yerleşti. Şefâtî’ye vekîl olarak kadılığa ta’yin edildi. Kâdılık görevine devamlı olarak verilmek istenince, kabûl etmedi. Bu yüzden birçok sıkıntılarla karşılaştı. Daha sonraları ilmî yönüyle çevresinde kabûl görünce, Şeyh-ül-Afâsî’nin tavsiye ve teşvikiyle Berkûkiyye Medresesi’nde, el-Bekâî’nin teşvikiyle Müeyyediyye Medresesi’nde kırâat ilmini okutmak üzere ta’yin edildi. Cemâleddîn Kalkaşendî’nin tavsiye ve teşvikiyle es-Sebâkiyye Medresesi’nde kırâat ilmini okutmakla görevlendirildi. Ayrıca Mısır’da, Kala denilen yerde hadîs ilmi okutmakla görevlendirildi. Bu arada Emîr Özbek’e gidip geliyor, onunla sohbet ediyordu. Emîr Özbek ez-Zâhirî zamanında bir müddet imamlık vazîfesi de yaptı. Onun için denilir ki: “Şafiî mezhebinde olduğu hâlde, sabah namazında Kunût duâsı okumayı ve Besmele’yi açıktan okumayı, Hanefî mezhebine uyarak terk etti.”
Sehâvî diyor ki: “O, çok defalar hacca gitmiştir. 846 (m. 1442) senesinde hac ibâdeti esnasında onunla karşılaştım. Ondan hadîs ilmi okudum. Daha önce de Ebû Amr Medresesi’nde ve İbn-i Kesîr Medresesi’nde ondan ilim öğrendim. Onun huzûrunda pekçok kitap ezberledim ve onunla mütâlâada bulundum. Onun ilminden istifâde edebilmek için, insanların koşarak geldiğini gördüm.” Ondan birçok kimseler ders alıp istifâde ettiler. Fıkıh, usûl, Arabca, sarf, nahiv ilimlerini öğrendiler. Kırâat ilminde o derece faydalı oldu ki, parmakla gösterilirdi.
Kala denilen yerde, birgün câminin kürsüsünde insanlara va’z ve nasihat ederken, aniden rahatsızlanıp bayıldı. Herkes onun vefât ettiğini zannetti. Onu oğlu, üzülerek sırtına alıp kürsüden indirdi. Sonra sıhhat bulup kendisine geldi. Konuşmasına devam edip bitirdi. Bu derece ilim öğretmeye önem verirdi. Bu hâdiseden bir ay kadar sonra, hac kâfilesiyle Mekke-i mükerremeye gitmek üzere yola çıktı. Mekke’ye varıp hac ibâdetini yerine getirdikten sonra, Medîne-i münevvereye dönerken yolda vefât etti.
İbn-i Esed hazretleri; İmâm, âlim, kırâat ilmindeki en ince mes’eleleri bilen, en zor sorulara cevap veren, ilmi ve ilim ehlini seven, kendinden daha az ilmi olan kimselerden dahî ilim tahsîl eden bir zât idi. O, çok tevâzu sahibi, vazîfelerinde dikkatli ve herkese karşı iyi davranan, yaşayışında ve harcamalarında iktisâd (tasarruf) yapan, fâideli gördüğü her kitabı alma husûsunda titizlik gösteren bir zât idi.
Ömrünün tamâmını, ilim öğrenmek ve öğretmekte sarf eden İbn-i Esed hazretlerinin; “Ganiyyet-üt-Tâlib fil-ameli bil-Kevâkib” adlı eseri, “Ez-Zeyl-ül-Mütrif min el-Eşref’ adlı Aynî’nin târihine yazdığı zeyl ve kırâat ilmine dâir “Şâtıbiyye” adlı esere yazdığı şerhi vardır.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Ed-Dav-ül-lâmi’ cild-1, sh. 227