İBN-İ ARABŞAH

Târih lügat, sarf, nahiv, hadîs, edebî ilimler ve Hanefî mezhebi fıkıh âlimi. İsmi, Ahmed bin Muhammed bin Abdullah bin İbrâhim bin Muhammed’dir. Künyesi Ebü’l-Abbâs olup, lakabı Şihâbüddîn’dir. “İbn-i Arabşah” veya “Acemî” diye meşhûr oldu. 791 (m. 1389) senesinde Dımeşk’da doğdu. 854 (m. 1451) senesinde Kâhire’de vefât etti ve oraya defn edildi.

Birçok diyarları dolaşıp, devlet adamlarıyla ve âlimlerle karşılaşmış olan İbn-i Arabşah, doğum yeri olan Dımeşk’da büyüdü. Orada Zeynüddîn Ömer bin el-Lebân el-Makrî’den Kur’ân-ı kerîmi öğrendi. Timur Hân, Şam’ı alınca, İbn-i Arabşah’ı, annesini, kardeşlerini ve kız kardeşinin oğlu olan Abdürrahmân bin İbrâhim bin Havlan ile birlikte Semerkand’a gönderdi. O sırada Semerkand, fethedilen memleketlerden getirilen tanınmış âlim, tabîb, fakîh ve san’atkârlar ile dolu idi. Burada, İbn-i Arabşah, yetişip ilim tahsîl etmesi için bir zemin bulmuştu.

İbn-i Arabşah, bir yandan Farsça, Türkçe ve Moğol yazısını öğrenirken, diğer tarafdan İdgutemur Medresesi’nde Seyyîd Şerîf Cürcânî hazretlerinin derslerine devam etti. Onun talebelerinden olan Mevlânâ Hâcî’den sarf ve nahiv, Şemsüddîn Muhammed. El-Cezerî’den hadîs ve kırâat ilmini tahsîl etti. Muhammed el-Buhârî, Hüsâmüddîn el-Vâ’iz, Ahmed-ül-Kasîr’den de çeşitli ilimleri öğrendi. Âlim Urban Edhemî ile görüşerek, ondan Farsça ve Moğol dillerini öğrendi. Sonra tahsilini tamamlamak gayesiyle, Mâverâünnehr ve Çin sınırına kadar uzanan Türkistan seyahatinde; Burhânüddîn Endekânî, Kâdı Celâlüddîn es-Sirâmî gibi birçok âlimle karşılaşıp, sohbetlerinde bulundu ve onlardan istifâde etti. Sonra Harezm’e giderek Nûrullah ve Ahmed bin Şems-ül-eimme’den ilim tahsîl etti. Türkistan’da bulunan “Deşt” denilen beldeye giderek, orada Behâüddîn ez-Zâhir ve Mevlânâ Hâfızüddîn Muhammed bin Nâsırüddîn el-Bezâzî’den usûl ilmini ve fıkıh ilmini öğrendi. Orada dört yıl kadar kalıp; Şerefüddîn, Muhammed-ül-Bulgarî gibi âlimlerin sohbetlerinde bulundu. Kırım’a gidip, orada edîb ve Şâir Abdülmecîd ile görüştükten sonra, Karadeniz üzerinden Osmanlı pây-i tahtı Edirne’ye geldi. Sultan Çelebi Mehmed’in sarayına girerek, birçok ikram ve iltifâta kavuştu. İznik Medresesi müderrislerinden olup, Karaman ve Mısır’da ilim tahsîl etmiş, tasavvuf mantık ve diğer aklî ilimlerde mütehassıs olan büyük âlim Molla Şemsüddîn bin Hamza el-Fenârî ve Burhânüddîn Haydar el-Havafi gibi âlimlerden ilim tahsîl etti.

İbn-i Arabşah Edirne’de bulunduğu zaman, Ebü’l-Leys-i Semerkandî hazretlerinin tefsîrini Arabcadan Türkçeye, “Câmi’ul-Hikâyât ve Lâmi-ur-Rivâyât” adlı eseri Farscadan Türkçeye tercüme etti. Edebiyattaki kudreti, ifâdede gösterdiği incelik ve birkaç yabancı dili bilmesi sebebiyle, Sultan Çelebi Mehmed Hân’ın iltifâtına kavuşup, Dîvân-ı Hümâyûn’da vazîfe aldı. Sultan Çelebi Mehmed’in husûsî kâtipliğini yapıp, civar devlet başkanlarına mektûplar yazdı. Bu arada Burhânüddîn Haydar’dan Miftâh-ül-ulûm adlı eseri okumaya devam etti. 824 (m. 1421) senesinde Sultan Çelebi Mehmed’in vefât etmesi üzerine, on sene müddetle kaldığı Osmanlı ülkesinden vatanına dönmeye karar verip, ayrıldı. 825 (m. 1422) senesinde Haleb’e gelerek, orada üç sene kaldı. Daha sonra esas memleketi olan Dımeşk’a gitti. Memleketine vardığında, eski hemşehrilerinden onu tanıyan az kalmıştı. Hemşehrileri tarafından yabancı gibi karşılandığı için “Acemî” denilmiştir. Mescid-ül-Kasab’ın bir odasında, çok az kimse ile görüşerek münzevî bir hayat yaşadı ve eser yazmakla meşgûl oldu. Kâdı Şihâbüddîn Hanbelî’den Sahîh-i Müslim’i okudu.

İbn-i Arabşah, 832 (m. 1428) senesinde Hicaz’dan Dımeşk’a dönen Mevlânâ Ebû Abdullah Muhammed bin Muhammed el-Buhârî’ye talebe olup, ondan; tasavvuf, fıkıh, usûl, me’ânî, beyân ve diğer ilimleri öğrendi. Vefâtına kadar hocasından ayrılmadı. 841 (m. 1438) senesinde hocasının vefâtı üzerine, hac vecîbesini yerine getirmek üzere Hicaz’a, oradan da Mısır’a gidip, bir daha vatanına dönmemek üzere Kâhire’ye yerleşti. Kısa zamanda buranın âlimleri ve şâirleriyle yakınlık peyda edip, Sultan Melik ez-Zâhir Çakmak’la tanıştı. Sultan ona iyi muâmelede bulunup, iltifât etti. Orada bulunan âlimlerle ve şâirlerle münâzarada bulundu. Yüksek ilmi, ince zekâsı ile etrâfındakilere doğruyu anlatmaktan geri durmadı. Bu sebeple onu çekemiyenler çoğaldı. Onu çekemiyenlerden Burhânüddîn el-Bâunî’nin şikâyetleri üzerine hapse atıldı. Üzüntüsünden hastalanan İbn-i Arabşah, hapishânede beş gün kaldı. Hapisten tahliye edildikten oniki gün sonra vefât etti.

İbn-i Arabşah; âlim, faziletli, tevâzu ve iffet sahibi bir zât idi. O, nesir ve şiirde, lügat ilminde, güzel yazı yazmada, tatlı ve beliğ söz söyleme husûsunda zamanının bir tanesi idi. Onun sohbetinde bulunan, çok feyz ve lezzet alırdı. Arabca, Farsça ve Türkçeyi çok iyi bilirdi. Bu sebeple, ona Arab, Fars ve Türk dillerinin meliki denirdi. Yazmış olduğu eserlerin hemen hemen hepsini manzûm olarak yazmıştı. Onun beyitlerinden ikisinin tercümesi:

İstediğin gibi yaşa bu dünyâda,
Şan ile şöhret ile ulaş her murada.

Hayat ipi dâim durur askıda,
Ölümün hedefidir, koparılır birgün.

İbn-i Arabşah’ın; fıkıh, târih, tefsîr, ahlâk, sarf, nahiv ilimlerine dâir birçok eserleri vardır. Bu eserlerinden ba’zıları şunlardır: 1-Ukûd-ün-nasîha, 2-Mir’ât-ül-âdâb: Me’ânî ve beyân ilminin esaslarını anlatan 2000 beyitlik manzûm bir eserdir. 3-Hitâb-ül-İhâb-in-Nakîb ve cevâb eş-Şihâb-üs-Sâhib, 4-Maraznâme, 5-Câmi’ul-Hikâyât tercümesi, 6-Ebü’l-Leys tefsîri tercümesi, 7-Ta’bîr-ül-Kâdirî tercümesi, 8-Tercümân-üt-terâcim bi müntehel-Arab fî Lügat-it-Türk vel-Acem vel-Arab: Lügat ilmine dâirdir. 9-Acâib-ül-Mahdûr fî Nevâib-üt-Temûr: Timur Hân’ın yaşadığı dönemdeki târihe dâirdir. 10-Te’lîf-üt-Tâhir fî Şeyh-il-Mâlik ez-Zâhir Ebî Sa’îd Çakmak: Mısır Sultânı Melik ez-Zâhir’in zamanını anlatan ve onu medh eden bir eserdir. 11-Fakîhat-ül-Hulefâ ve Mufâkahât ez-zürafâ: Ahlâka dâir yazılmış bir eserdir. 12-Ikd-ül-Ferîd fî ilm-it-tevhîd, 13-Gürret-üs-siyer fî Düvel-it-Türki vet-Tatar.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-2, sh. 122

2) Ed-Dav-ül-lâmi’ cild-2, sh. 126, 131

3) Şezerât-üz-zeheb cild-7, sh. 280, 284

4) Şakâyık-ı Nu’mâniyye tercümesi (Mecdî Efendi) sh. 73

5) Keşf-üz-zünûn cild-1, sh. 397, 714, cild-2, sh. 1128, 1152, 1198, 1646

6) Ahwardt. Verzechniss der arabische Handschriften cild-6, sh. 16 cild 7, sh. 377

7) Brockelmann Sup-2, sh. 24

8) De Slane, Catalogue des manuscrits arabes sh. 342

9) Mintana, Catalogue of arabic manuscripts sh. 488, 914