HÜSEYNÎ (Hamza bin Ahmed)

Kırâat, târih ve Şafiî mezhebi fıkıh âlimi. İsmi, Hamza bin Ahmed bin Ali bin Muhammed bin Ali bin Abbâs Hüseynî’dir. Lakabı Şerîf İzzüddîn’dir. 818 (m. 1415) senesi Şevval ayında Dımeşk’da doğdu. 874 (m. 1469) senesi Rebî’ul-âhır ayında Kudüs’te vefât etti.

Dimeşk’da temel din bilgilerini ve âlet (yardımcı) ilimleri öğrenip, Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Bundan sonra Esnevî’nin “Tenbîh” ve “Tashîh”ini, “Minhâc”, “Elfiyet-ül-hadîs”, “Elfiyet-ün-nahv” ve “Eş-Şâtıbiyye” kitaplarını okuyup, ezberledi. Bu kitapları Alâüddîn Buhârî, Takıyyüddîn bin Kâdı Şühbe’nin huzûrunda okudu. Kâdı Şühbe’den ve babası Bedrüddîn’den fıkıh ilmi öğrendi. Yine el-Mahyevî el-Kabâbî el-Mısrî’den de ilim tahsil etti. Bedrüddîn bin Zühre’nin derslerine devam etti. Kur’ân-ı kerîmin okunuş şekillerini ve usûllerini öğreten kırâat ilmini öğrendi. Yedi tane meşhûr kırâat âlimi vardır. Bu yedi âlimin hepsi değişik okuma usûlleri bildirmiştir. Bu kırâatler mütevâtir ve meşhûrdur. Bunun dışındaki kırâatler “Şaz kırâat” adını alırlar. Bunlara i’tibâr edilmez. Bu yedi âlimin rivâyet ettiği kırâatlere “Kırâat-i seb’a” denilmektedir. Hüseynî, Kur’ân-ı kerîmi “Gâfır” (bir adı da Mü’min’dir) sûresine kadar kırâat-i seb’aya göre, Şihâbüddîn bin Kaysûn’dan okudu. Yine Kur’ân-ı kerîmin tamâmını, ayrı ayrı kırâatlere göre, İbn-i Neccâr ve İbn-i Salefden okudu. Nahiv ilmini, memleketinde Alâüddîn Kâbûnî’den, Mekke’de; Kâdı Abdülkâdir ve daha başka âlimlerden öğrendi. Sarf (Arabca fiil çekimleri) ve mantık ilmini Yûsuf Rûmî’den, usûl-i fıkıh ilmini de Şirvânî’den öğrendi. İbn-i Nâsıruddîn, Şihâb bin Nâzır ve kendi memleketinin âlimlerinden hadîs-i şerîf dinledi. İlim öğrenmek maksadıyla defalarca Kâhire’ye gitti. Kâhire’de bir çok âlimden ilim öğrendi ve hadîs-i şerîf dinledi. Şemseddîn Sehâvî diyor ki: “Ba’zı âlimlerden hadîs-i şerîf dinlerken, bana arkadaşlık yaptı. Onun okumasını ben de dinledim. Yine onunla Dimeşk’da karşılaştım. Birkaç defa hacca gitti. Ba’zı seferlerinde Harem-i şerîfte mücavir olarak kaldı. Kâdılık vekâletinde bulunup, Imâdiyye Medresesi’nde ders okuttu. Benî Ümeyye Câmii’nde de görev yaptı. Velevî bin Kâdı Iclûn’un kızı ile evlendi. Fazilet sahibi ve birçok ilimde âlim idi. Mütevâzî, yumuşak huylu, herkesle iyi geçinen, çok akıllı bir kimse idi.”

Kudüs’e gidip orada hastalandı. 874 (m. 1469) senesinde tâ’ûn (veba) hastalığından vefât etti. Şeyh Balad ve Şihâbüddîn bin el-Hâim’in kabirleri arasında bir yere defnedildi. Cenâzesi çok kalabalık oldu. Dimeşk’da da gıyaben cenâze namazı kılındı.

Eserlerinden ba’zıları şunlardır: “El-İzâh alâ tahrîr-it-tenbîh lin-Nevevî”, “Tabakât-ün-nühât vel-lügaviyyîn”, “Zeylü alâ müştebeh-in-nisbe”, “Bakâyâ-el-Habâyâ”, “Habâyâ-ez-Zevâyâ liz-Zerkeşî”, “El-Müntehâ fî vefeyâti İbn-i Nühâ”, “Fedâilü Beyt-il-makdîs”, “El-Evâil”, “Ez-Zeylü alâ Tabakât-ı İbn-i Kâdı Şühbe”.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-4 sh. 77

2) Ed-Dav-ül-lâmi’ cild-3, sh. 163

3) El-A’lâm cild-2, sh. 276

4) Keşf-üz-zünûn sh. 490, 699, 1101