Tefsîr, usûl, hadîs ve Şafiî mezhebi fıkıh âlimi. İsmi, Yûsuf bin el-Hasen bin Mahmûd olup, lakabı İzzüddîn’dir. Halvâî diye bilinir. 730 (m. 1330) yılında doğdu. 802 (m. 1400) yılında Cezîre’de vefât etti.
Aslen Saraylı olup, önce memleketinde ilim öğrendi. İlk tahsilini bitirdikten sonra, zamanının büyük âlimlerinden Celâleddîn Kazvînî, Behâeddîn Hûnecî, Adûdüddîn ve başkalarından ilim tahsil etti. Sonra Bağdad’a gitti. Orada, meşhûr hadîs âlimi Kirmânî’ye talebe oldu. Kirmanî’den hadîs-i şerîf öğrendi. Buhârî şerhini ondan okudu. Çeşitli ilimlerde büyük bir âlim oldu. Tebrîz’e gelip, öğrendiği ilimleri okutarak talebe yetiştirmeye başladı. Tebrîz’de bir müddet ikâmet etti. O bölgede siyâsî karışıklıklar çıktı. Bunun üzerine Mardin’e gitti. Mardin vâlisi ona çok saygı gösterdi. İkramda bulundu. İlim öğretmesi için vazîfe verdi. Mardin âlimleri bile, ondan ilim öğrenmek için yanına gelirlerdi. Vâli, topraklarında yerleşmesini, daha önce yazmaya başladığı eserlerini tamamlamasını istedi. O da, Cizreye yerleşti. Vefâtına kadar burada yaşadı.
Büyük bir âlim ve muhakkik idi. Huyu ve görünüşü güzel olup, zühd sahibi idi. Çok ibâdet eder, dünyalık şeylerden yüz çevirirdi. Ancak kendine yetecek kadar yiyecek ve giyecekle idâre ederdi. Paraya pula hiç kıymet vermezdi. Kendini ilme vermişti. Devamlı ilim ile meşgûl olurdu, ilimden başka bir şeyle meşgûl olduğu görülmedi. Hiç boş durmaz, ya kitap yazar ya ders okutur veya bir kitabı mütâlâa ederdi. İbâdetlerini ve cenâb-ı Hakka karşı olan vazîfelerini hiç aksatmazdı. Günah işlemekten çok sakınırdı Dünyâ için üzüldüğü görülmedi. Hac vazîfesini yerine getirmek maksadıyla Mekke’ye gitti. Oradan Medine’ye gidip, Peygamber efendimizi (s.a.v.) ziyâret etti. Medine’de bir sene kaldı. Kendisi şöyle anlatır: “Medîne-i münevvereye geldiğimde, mescidde minberin yanına oturdum. Ravda-i mutahherada, minberin yanında gözlerim kapalı otururken, minberi, zagferândan bir yer üzerinde gördüm. Gözlerimi açtım, minberi eski yerinde gördüm. Gözlerimi kapattım, bu sefer minberi zagferân üzerinde gördüm. Bu hâdise, birkaç kere tekrar etti.”
Birçok talebe yetiştirip, kıymetli eserler yazdı. Eserlerinden ba’zıları şunlardır: “Şerh-ül-Minhâc”, “El-Esmâ-ül-husnâ”, “Hâşiyetü alel-Keşşâf’, “Hâşiyetü alâ şerh-iş-Şâfiiyye” (Bu kitap sarf ilmine âittir).
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-13 sh. 292
2) Ed-Dav-ül-lâmi’ cild-10 sh. 309
3) Bugyet-ül-vuât cild-2, sh. 356
4) Tabakât-ül-müfessirîn (Dâvûdî) cild-2 sh. 379
5) El-A’lâm cild-1, sh. 224